I hunt elk in my leisure-time.
- Boş zamanımda Kanada geyiği avlarım.
You can do it at your leisure.
- Onu boş zamanınızda yapabilirsiniz.
I play the guitar in my spare time.
- Boş zamanımda gitar çalarım.
Yuriko arranges flowers in her spare time.
- Yuriko boş zamanında çiçekleri düzenler.
Generally speaking, college students have more free time than high school students.
- Genellikle üniversite öğrencilerinin lise öğrencilerine göre daha fazla boş zamanı vardır.
Tom decided to wait until Mary had some free time.
- Tom Mary'nin biraz boş zamanı oluncaya kadar beklemeye karar verdi.
I often spend my leisure time listening to the radio.
- Boş zamanımı çoğunlukla radyo dinleyerek geçiririm.
She doesn't seem to know what to do with her leisure time.
- O, boş zamanında ne yapacağını biliyor gibi görünmüyor.