I would've drowned if you hadn't saved me.
- Beni kurtarmamış olsaydın boğulmuş olurdum.
The man who nearly drowned began to breathe.
- Neredeyse boğulmuş olan adam nefes almaya başladı.
She was choked with tears and was unable to speak.
- Gözyaşlarına boğulmuş ve konuşamamıştı.
We know that Tom was strangled.
- Biz Tom'un boğularak öldürüldüğünü biliyoruz.
They say that Tom strangled Mary to death.
- Onlar Tom'un Mary'yi öldüresiye boğduğunu söylüyor.
She suffocated him with a pillow.
- O, onu bir yastıkla boğdu.
If I slap you, the whole city will suffocate from face powder.
- Sana tokat atsam bütün şehir makyaj pudrasından boğulacak.
Sami started strangling Layla.
- Sami, Leyla'yı boğmaya başladı.
I didn't strangle Tom.
- Tom'u boğarak öldürmedim.
I didn't strangle him.
- Onu boğmak istiyorum.
Let me go. You're choking me.
- Bırak beni gideyim. Sen beni boğuyorsun.
Tom is choking to death.
- Tom boğularak ölüyor.
Tom grabbed Mary by the throat and choked her.
- Tom Mary'yi boğazından yakaladı ve onu boğdu.
She choked him with her bare hands.
- O, çıplak elleriyle onu boğdu.