boğazlanmak

listen to the pronunciation of boğazlanmak
Türkçe - İngilizce
to be slaughtered
boğaz
{i} throat

Tom held a knife to Mary's throat. - Tom Mary'nin boğazına bir bıçak dayadı.

Tom slit his own throat. - Tom kendi boğazını kesti.

boğaz
{i} Bosphorus

Istanbul is located along the Bosphorus. - İstanbul boğaz boyunca yer alır.

boğaz
{i} strait

The Torres Strait divides New Guinea from Australia. - Torres Boğazı Yeni Gine'yi Avustralya'dan böler.

Have you ever gone through the Straits of Magellan? - Sen hiç Macellan Boğazından geçtin mi?

boğaz
neck

Tom stabbed Mary in the neck with his ballpoint pen. - Tom tükenmez kalemiyle Mary'yi boğazından şişledi.

I'm up to my neck in it. - Boğazıma kadar onun içindeyim.

boğaz
jugular
boğaz
gut
boğaz
grooves
boğaz
(Havacılık) constrictor
boğaz
recruitment
boğaz
duct
boğaz
sound
boğaz
pass
boğaz
maw
boğaz
keep
boğaz
whistle
Boğaz
strait which connects the Black Sea to the Marmara Sea
Boğaz
the Bosphorus

Istanbul is located along the Bosphorus. - İstanbul boğaz boyunca yer alır.

Boğaz
strait which separates the Asian and European parts of Turkey
boğaz
swallow

My throat really hurts when I swallow. - Yutkunduğum zaman boğazım gerçekten acıtıyor.

Whenever I swallow, my throat hurts. - Ne zaman yutkunsam boğazım ağrıyor.

boğaz
throttle
boğaz
pharyngeal
boğaz
gullet
boğaz
gorge

I tripped on a stone, and if he hadn't caught me, I would have fallen into the gorge. - Ben bir taşa takıldım ve o beni yakalamasaydı, boğaza düşerdim.

boğaz
pharyngal
boğaz
fauces
boğaz
larynx
boğaz
trough
boğaz
mountain pass
boğaz
{i} constriction
boğaz
constrict
Türkçe - Türkçe
Boğazlama işine konu olmak veya boğazlama işi yapılmak: "Aynı boğazlanmış hayvan vaziyetiyle tahtaların üstüne uzandı."- R. N. Güntekin
Boğazlama işine konu olmak veya boğazlama işi yapılmak
Boğaz
(Osmanlı Dönemi) TELİL
Boğaz
(Osmanlı Dönemi) ZÜLKUM
Boğaz
(Osmanlı Dönemi) MERAD
Boğaz
gelu
Boğaz
(Osmanlı Dönemi) HALK
Boğaz
(Osmanlı Dönemi) BİLDEM
boğaz
Yeme içme
boğaz
Yedirip içirme yükümü, iaşe
boğaz
Boynun ön bölümü ve bu bölümü oluşturan organlar, imik
boğaz
İki dağ arasında dar geçit, derbent
boğaz
Şişe, güğüm gibi kaplarda ağza yakın dar bölüm
boğaz
Yiyeceği içeceği sağlanan kimse
boğaz
İki kara arasındaki dar deniz
boğaz
Boynun ön bölümü ve bu bölümü oluşturan organlar, imik: "Ses, ciğerlerde biriken havanın boğaza çarpması demektir."- Ö. Seyfettin. Şişe, güğüm gibi kaplarda ağza yakın dar bölüm. İki dağ arasında dar geçit, derbent: "Yol üzerindeki derbentleri ve boğazları işgal ederek ordunun başında bunları takip ediyordu."- F. F. Tülbentçi. İki kara arasındaki dar deniz
boğazlanma
Boğazlanmak işi
boğazlanmak