Azınlık partisi, faturaların geçişini engellemek için son çabayı sarfetti.
- The minority party made a last-ditch effort to block passage of the bills.
Ay dünyadan en uzak mesafede olduğunda meydana gelen tutulma tipi halkalı güneş tutulmasıdır. Ay sonra güneş diskini tamamen engellemek için çok küçük görünür.
- The eclipse type that occurs when the Moon is at its farthest distance from the Earth is an annular eclipse. The Moon then appears too small to completely block out the disk of the Sun.
Liman bloke edilebilir.
- The harbor can be blocked.
Hemen hemen tüm sanal bellek uygulamaları bir uygulama programının sanal adres alanını sayfalara böler; bir sayfa bitişik sanal bellek adreslerinden oluşan bir bloktur.
- Almost all implementations of virtual memory divide the virtual address space of an application program into pages; a page is a block of contiguous virtual memory addresses.
Güney senatörleri 1930'lu yıllara kadar linç önleme yasasını engelledi.
- Southern senators blocked anti-lynching legislation through the 1930s.
Yolun hemen karşısındaki apartman dairelerde yaşıyoruz.
- We live in the block of flats just across the road.
Altı katlı bir apartmanın en üst katında yaşıyorum.
- I live on the top floor of a six storey apartment block.
Yolun hemen karşısındaki apartman dairelerde yaşıyoruz.
- We live in the block of flats just across the road.
Caddenin diğer tarafındaki apartman dairelerinde yaşıyoruz.
- We live in the block of flats just there on the other side of the street.
Maskeler sarı kum tozunu,polenlerden dahada küçük,ne kadar iyi engelleyebilir?Sanırım o polenden oldukça daha fazla bir baş belasıdır.
- Just how well can masks block the, even smaller than pollen, yellow sand dust? I think it much more of a nuisance than pollen.
Trafik bir heyelan tarafından engellendi.
- Traffic was blocked by a landslide.
Acil çıkış yolları, kamu güvenliği için tıkanıklıklardan uzak tutulmalıdır.
- Emergency exits must be kept free of blockages for public safety.
Gösteriden dolayı cadde tıkalıydı.
- The street is blocked because of the demonstration.
Bana gözyaşı kanalımın tıkandığı söylenildi.
- I was told my tear duct was blocked.
You're blocking the road - I can't get through.
There's a block in the pipe that means the water can't get through.
Anne Boleyn placed her head on the block and awaited her execution.
I tried to message, but you blocked me!.
A block of 100 tickets.
A block of flats.
His plan to take over the business was blocked by the boss.
The offensive linemen tried to block the blitz.
When the condition expression is false, the thread blocks on the condition variable.