All good things must come to an end.
- Tüm güzel şeyler bitmek zorundadır.
The vacation is close to an end.
- Tatil bitmek üzeredir.
The meeting is almost over.
- Toplantı nerdeyse bitmek üzere.
The school year is almost over.
- Öğretim yılı bitmek üzere.
We're just about finished here.
- Burada işimiz neredeyse bitmek üzere.
I'm just about finished with the report.
- Raporla işim bitmek üzere.
All good things must come to an end.
- Tüm güzel şeyler bitmek zorundadır.
Most of Alexander Pichushkin's killings took place in Moscow's Bitsa Park between 1992 and 2006.
- Aleksandr Piçuşkin'in cinayetlerinin çoğu 1992 ve 2006 yılları arasında Moskova'daki Bitsa Parkı'nda gerçekleşti.
As a consequence of its fun factor, Tatoeba contains random bits of factual information.
- Eğlenceli faktörün bir sonucu olarak, Tatoeba rastgele gerçek bilgi bitleri içeriyor.
This building is near completion.
- Bu bina bitmeye yakındır.
What is this never ending phone talk?
- Nedir bu hiç bitmeyen telefon konuşması?
The summer vacation has come to an end too soon.
- Bu yaz tatili çok çabuk bitti.
Their argument eventually ended in a draw.
- Onların tartışması sonunda berabere bitti.
Clothes make people, rags make lice.
- Elbiseler insan yapar, eski püskü elbiseler bit yapar.
Why do you itch so much? Could you have lice?
- Neden bu kadar çok kaşınıyorsun? Bitlerin mi var?
You can use a fine-toothed comb to check for nits.
- Bit yumurtalarını kontrol etmek için ince dişli bir tarak kullanabilirsiniz.
She said everything will be over between us.
- Aramızdaki her şeyin biteceğini söyledi.
This summer's day will be over all too soon!
- Bu yaz günü çok çabuk bitecek!
I like long stories with surprise endings.
- Sürprizlerle biten uzun hikayeleri seviyorum.
A good beginning makes a good ending.
- İyi başlayan iyi biter.
Life never ends but earthly life does.
- Hayat hiç bitmez fakat dünyadaki hayat biter.
He bored me with his endless tales.
- Onun bitmeyen masallarından sıkıldım.
I'm tired of your everlasting grumbles.
- Bitmek bilmeyen yakınmalarından bıktım.
A threepenny bit.
That's a bit too sweet.
I'd like a big bit of cake, please.
He was here just a bit ago, but it looks like he's stepped out.
Does your leg still hurt? / Just a bit now.
A quarter is two bits.
Your dog bit me!.
His bit about video games was not nearly as entertaining as the other segments of his show.
Her küçük parça yardım eder.
- Every little bit helps.
Tom üniversiteden beri bir parça değişmedi.
- Tom hasn't changed a bit since college.
Biraz daha yavaşça konuşabilir misin?
- Could you please speak a little bit more slowly?
O bana biraz garip geldi.
- It's a bit strange to me.
Bu gece uçuş saatimiz 6 saatin altında olacak, ancak bazı şeyleri biraz hızlandırabilip hızlandıramayacağımızı göreceğiz.
- Our flying time tonight will be just under 6 hours, but I'll see if I can speed things up a bit.
Aslan tavşanı bir lokmada yedi.
- The lion ate the rabbit in one bite.
Tom evine giderken yemek için bir iki lokma atıştırmak istedi.
- Tom wanted to grab a bite to eat on his way home.
Mary Tom'a söyleyip söylemeyeceği üzerinde birazcık ikilem içerisindeydi.
- Mary is in a bit of a quandary over whether to tell Tom or not.
Hey, Tom ve Mary'nin son bölümünde neler oldu? Onlar sonunda ayrıldılar. Gerçekten buruktu. Tanrım! Ve bu kadar derinden aşık olduktan sonra!
- Hey, what happened in the final episode of 'Tom and Mary'? They broke up, in the end. It was really bittersweet. Oh my! And after being so deeply in love!
Bunu azıcık sevmiyorum.
- I don't like it one bit.
O beni azıcık korkutmuyor.
- That doesn't scare me one bit.
En ufak mutluluk bile bana çok görülüyor.
- I am grudged even the least bit of happiness.
Rol yapma oyunlarıyla zerre kadar ilgilenmiyorum.
- I'm not the least bit interested in role-playing games.
Tom hava hakkında zerre kadar endişeli değil.
- Tom isn't the least bit worried about the weather.
Keskin olarak soğuktu.
- It was bitterly cold.
Yemeğinin her kırıntısını yedi.
- He ate every bit of his dinner.
Bir nebze Macarca konuşabilirim.
- I can speak a tiny bit of Hungarian.