I just acquired some land that's contiguous to your farm.
- Çiftliğinize bitişik bir arazi aldım.
Almost all implementations of virtual memory divide the virtual address space of an application program into pages; a page is a block of contiguous virtual memory addresses.
- Hemen hemen tüm sanal bellek uygulamaları bir uygulama programının sanal adres alanını sayfalara böler; bir sayfa bitişik sanal bellek adreslerinden oluşan bir bloktur.
His house and mine are adjacent.
- Onun evi ve benimki bitişik.
Please carry the chair into the adjacent room.
- Lütfen sandalyeyi bitişik odaya taşı.
Tom heard some music coming from the next room.
- Tom bitişik odadan gelen bir müzik duydu.
Tom doesn't get along with the man who lives next door.
- Tom bitişikte yaşayan adamla geçinemiyor.
Tom told Mary to go next door and see if the neighbors needed any help.
- Tom Mary'ye bitişik komşuya gitmesini ve komşunun yardıma ihtiyacı olup olmadığını anlamasını söyledi.
We're next-door neighbors.
- Biz bitişikteki komşuyuz.
Does Mary live next door to the bus driver that worked with John?
- Mary John'la çalışan otobüs sürücüsüne bitişik mi yaşıyor?
She lived next door to us.
- O bizim bitişikte yaşadı.
Tom went into the adjoining room.
- Tom bitişik odaya girdi.
Sitting at the adjoining table was a German-speaking couple.
- Bitişik masada oturan, Almanca konuşan bir çiftti.
The next-door neighbour's guest is a guest who eats lots of persimmons.
- Bitişik komşunun misafiri çok hurma yiyen bir misafirdir.
He lived next to his uncle.
- O amcasına bitişik yaşadı.
Tom took a seat next to Mary.
- Tom Mary'ye bitişik bir koltuk aldı.