bisikletle teriminin Türkçe İngilizce sözlükte anlamı
- bicycling
I prefer going by foot than bicycling.
- Yaya gitmeyi bisikletle gitmeye tercih ederim.
- riding a bicycle
- A distribution method by which material is mailed, flown, or driven from one place to another 14 10
- Shipping a television program or commercial (tape or film) from station to station for on-the-air use, rather than sending each station it's own individual copy Each station is responsible for sending the program to the next station on the list in a timely manner Today satellites have replaced bicycling as the primary source of transmitting programs and commercials
- Freestyle Riding : To ride on the two outside wheels (or, on a three-wheeler, the front and one rear wheel)
- A term used in syndication The distribution of programs (film or videotape) to stations by means other than electronic transmission, such as mail
- present participle of bicycle
- {i} riding on a bicycle
- Spurring a bronc's sides first with one foot and then with the other
- The use of a bicycle; the act or practice of riding a bicycle
- bisiklet
- bicycle
I had my bicycle stolen last night.
- Dün gece bisikletimi çaldırdım.
I'll travel across Europe by bicycle this summer.
- Bu yaz Avrupa'ya bisiklet ile seyahat edeceğim.
- bisiklet
- bike
His bike is better than mine.
- Onun bisikleti benimkinden daha iyidir.
You stole my bike, and now I'm going to break your face.
- Bisikletimi çaldın ve şimdi ben senin ağzını burnunu dağıtacağım.
- bisikletle gezmek
- to bicycle
- bisikletle gezmek
- bicycle
- bisikletle gitmek
- to bicycle
- bisiklet
- cycle
I plan to cycle around Shikoku next year.
- Gelecek yıl Shikoku çevresinde bisiklet sürmeyi planlıyorum.
Sometimes I walk home from work and sometimes I cycle, because I live close to where I work.
- Bazen işten eve yürürüm ve bazen bisiklet sürerim, çünkü çalıştığım yer oturduğum yere yakın.
- bisiklet
- push-bike
- bisiklet
- push-bicycle
- bisiklet
- {i} roadster
- üç tekerlekli bisikletle gezmek
- tricycle
- Bisiklet
- deadly treadly
- bisiklet
- pushbike
- bisiklet
- bicycles
Tom and Mary both had new bicycles.
- Tom ve Mary'nin her ikisini de yeni bisikletleri vardı.
Bicycles are tools for urban sustainability.
- Bisikletler kentsel sürdürülebilirlik için araçlardır.
- bisiklet
- push bike
- bisiklet
- push bicycle
- bisiklet
- push bike; velocipede
- bisiklet
- wheel
A unicycle has only one wheel.
- Tek tekerlekli bir bisikletin sadece bir tekeri vardır.
I took the wheels off my bicycle.
- Bisikletimden tekerleri çıkardım.
- bisiklet
- bicycle, bike, cycle, pushbike
- bisiklet
- {i} velocipede
- bisiklet
- boneshaker
- üç tekerlekli bisikletle gezmek
- trike