birlik teriminin Türkçe İngilizce sözlükte anlamı
- association
Everyone has the right to own property alone as well as in association with others.
- Her şahıs tek başına veya başkalarıyla birlikte mal ve mülk sahibi olma hakkına sahiptir.
- unity
Unity is better than disunity.
- Birlik, ayrılıktan daha iyidir.
Many Eastern religions teach that there is a unity behind the diversity of phenomena.
- Birçok Doğu dinleri olayların çeşitliliği arkasında bir birlik olduğunu öğretir.
- union
In the first few hours of the battle, Union forces were winning.
- Savaşın ilk birkaç saati içinde, Birlik güçleri kazanıyorlardı.
The Union soldiers fought fiercely.
- Birlik askerleri şiddetle savaştı.
- force
Special forces and marriage don't go together.
- Özel kuvvetler ve evlilik birlikte gitmez.
Special forces might do a lot of things that regular troops wouldn't do Like torture? I won't answer this question
- Özel kuvvetler düzenli birliklerin yapmayacağı birçok şeyi yapabilir İşkence gibi mi? Bu soruya cevap vermeyeceğim.
- communion
- brotherhood
- unit
The main idea in his speech was unity.
- Konuşmasındaki ana fikir birlikti.
Marriage is a unity made from love.
- Evlilik sevgiden yapılmış bir birliktir.
- (Biyoloji) synapsis
- concord
- fellowship
- (Muzik) a whole
- block
- (Jeoloji) assembly
- (Astronomi) reseau
- conjunction
- concert
- collective
- unicity
- sameness
- collectiveness
- confederacy
- unity, oneness; accord
- assocation
- fraternity
- unity; sameness, equality, similarity; union, association, corporation, confederation, alliance; combine; brotherhood, fraternity; unit, force
- sameness; identity; equality; similarity
- body
Dan's body was found in a well with fifty stab wounds.
- Dan'in cesedi elli tane bıçak yarasıyla birlikte bir kuyu içinde bulundu.
Fadil discovered the car with Layla's dead body inside.
- Fadıl arabayı içinde Leyla'nın cesediyle birlikte buldu.
- coalescence
- ensemble
- establishment
- (Hukuk) association, union, aggregate
- collaboration
- alliance
- company
With his mother out of the way, Duke was able to proceed with his plan to embezzle the money from the company.
- Yoldan uzakta bulunan annesi ile birlikte, Duke şirketinden zimmetine para geçirme planına devam edebildi.
Tom is no longer with the company.
- Tom artık şirket ile birlikte değil.
- combine
- troop
He is commander of our troops.
- O, bizim birliklerin komutanıdır.
British troops held that area.
- İngiliz birlikleri o alanı zorla işgal ediyorlar.
- gild
- one lira piece
- confederation
- combination
- union; association; corporation; (Askeriye) unit
- conference
- corps
I served in the intelligence corps.
- Ben istihbarat birliklerinde görev yaptım.
- contingent
- {i} pool
Tom is swimming with his kids in the pool.
- Tom, çocuklarıyla birlikte havuzda yüzüyor.
- concurrence
- {i} legion
- (Latin) collegium
- {i} league
- party
She was supposed to attend the party with him.
- Onunla birlikte partiye katılması gerekiyordu.
To our surprise, Tom came to our party with Mary.
- Sürpriz oldu, Tom partimize Mary ile birlikte geldi.
- bloc
- concomitance
- consortium
- college
After I graduated from college, I moved back home and lived with my parents for three years.
- Üniversiteden mezun olduktan sonra, eve geri taşındım ve ebeveynlerimle birlikte üç yıl yaşadım.
Tom lived with his uncle in Boston while going to college.
- Tom üniversiteye giderken amcasıyla birlikte Boston'da yaşadı.
- federation
- unison
- {i} syndicate
- allience
- {i} posse
- singlenuss
- {i} oneness
- verein
- {i} Solidarity
- {i} outfit
- brother
Today I'll go to the cinema with Tom's brother.
- Bugün Tom'un erkek kardeşiyle birlikte sinemaya gideceğim.
Five brothers worked together on the farm.
- Beş kardeş çiftlikte birlikte çalıştı.
- {i} unanimity
- {i} guild
- formation
- bund
- birlik olmak
- conspire
- birlik olmak
- unite
- birlik bayrağı
- union flag
- birlik felsefesi
- monism
- birlik gücü
- (Askeri) unit strength
- birlik içinde
- in concert
- birlik kurmak
- syndicate
- birlik nota
- (Muzik) semibreve
- birlik olma
- alliance
- birlik olmak
- team up
- birlik olmuş
- corporate
- birlik-beraberlik
- (Askeri) unity
- birlik olma
- unity
- birlik adı
- (Dilbilim) union language
- birlik ateşi
- (Askeri) troop battery fire
- birlik bakımı
- (Askeri) organizational maintenance
- birlik bakımı
- (Askeri) operational maintenance
- birlik dağıtımı
- (Askeri) unit distribution
- birlik dinişleri timi
- (Askeri) unit ministry team
- birlik durum ve kimlik raporu
- (Askeri) unit status and identity report
- birlik duygusu
- esprit de corps
- birlik eğitim aracı/eğitmeni; Evrensel Saat
- (Askeri) unit trainer; Universal Time
- birlik eğitimi
- (Askeri) unit training
- birlik gaz subayı
- (Askeri) unit gas officer
- birlik hat numarası
- (Askeri) unit line number
- birlik ikmali
- (Askeri) unit supply
- birlik ikmali
- (Askeri) organizational supply
- birlik ilkesi
- (Ticaret) unity principle
- birlik insan gücü personel kayıdı
- (Askeri) unit manpower personnel record
- birlik intikal kontrol listesi
- (Askeri) unit movement control center
- birlik içi destek
- (Askeri) internal support
- birlik kbr
- (Askeri) unit cbr officer
- birlik komutanı
- (Askeri) commanding officer
- birlik konuşlanma programı
- (Askeri) unit deployment program
- birlik malzemesi
- (Askeri) organization equipment
- birlik mili
- (Askeri) unit mile
- birlik nevileri
- (Askeri) unit categories
- birlik nişanı
- (Askeri) unit decoration
- birlik numarası
- (Askeri) unit number
- birlik olan
- allied
- birlik olan
- solidary
- birlik olan
- solid
- birlik olmak
- unionize
- birlik olmak
- align oneself with
- birlik olmak
- collaborate
- birlik olmak
- to gang together, to gang up (with sb) (against sb), to band together
- birlik olmak
- gang up
- birlik olmak
- aline oneself with
- birlik olmak
- to agree (on a plan of action)
- birlik oluşturmak
- (deyim) align oneself with
- birlik personel tahsisi dokümanı; birlik intikal verisi
- (Askeri) unit manning document; unit movement data
- birlik personel ve tonaj tablosu
- (Askeri) unit personnel and tonnage table
- birlik posta eri
- (Askeri) organizational mail clerk
- birlik sansürü
- (Askeri) unit censorship
- birlik seviye kodu
- (Askeri) unit level code
- birlik sus
- (Muzik) semibreve rest
- birlik tabldotu
- (Askeri) unit mess
- birlik taktik harekat merkezi
- (Askeri) corps tactical operations center
- birlik tanımlayıcı kodu
- (Askeri) unit descriptor code
- birlik tanımı
- (Askeri) unit description
- birlik tanıtma kodu
- (Askeri) unit identification code
- birlik tanıtma kodu bilgi subayı
- (Askeri) unit identification code information officer
- birlik tanıtma sistemi
- (Askeri) unit identification system
- birlik tayin listesi
- (Askeri) unit designation list
- birlik teçhizatı
- (Askeri) organization equipment
- birlik teçhizatı
- (Askeri) unit equipment
- birlik teçhizatı
- (Askeri) organizational equipment
- birlik teşkilat kadrosu
- (Askeri) unit table of organization
- birlik uçakları
- (Askeri) unit aircraft
- birlik yapmak
- unionize
- birlik yüklemesi
- (Askeri) unit loading
- binde birlik
- millesimal
- birine karşı birlik olmak
- gang up on
- alay (birlik)
- (Askeri) regiment
- askeri birlik
- (Politika, Siyaset) troop
- askeri birlik
- (Askeri) contingent
- askeri birlik
- (Askeri) brigade
- askeri birlik
- (Askeri) troop unit
- emre verilen birlik
- (Askeri) attached unit
- emre verilmiş birlik
- (Askeri) attached unit
- kollektif birlik halinde
- corporate
- muadil birlik
- (Askeri) adjacent unit
- rapor edilen birlik
- (Askeri) reported unit
- sosyal birlik
- alliance
- ulusal birlik
- (Politika, Siyaset) national unity
- zırhlı birlik
- (Askeri) armoured unit
- üçlü (birlik)
- trinity
- birlik olmak
- band
- birlik olmak
- band together
- sekizde birlik kısım
- eighth
- birlikler
- troops
Additional troops were needed.
- Takviye birliklere ihtiyaç vardı.
The general inspected the troops.
- General birlikleri denetledi.
- üç birlik kuralı
- rule of three units
- Avrupa Dayanışması için Birlik
- (Hukuk) Union for the European Solidarity
- Ekonomik ve Parasal Birlik
- (Hukuk) Economic and Monetary Union (EMU)
- Harekat Direktörlüğü (Hava Kuvvetleri Birlik Komutanlığı)
- (Askeri) Operations Directorate (COMAFFOR)
- Hava Kuvvetleri Mürettep Birlik Komutanı
- (Askeri) Air Force Component Commander
- Hercules (orta menzilli birlik ve kargo nakliye uçağı)
- (Askeri) Hercules
- Hv. K. Birlik Komutanı
- (Askeri) commander, Air Force forces
- Müttefik idari yayınlar; yedek ana birlik tahsisi
- (Askeri) Allied administrative publication; assign alternate parent
- Müşterek Birlik Değerli Hizmet Ödülü
- (Askeri) Joint Meritorious Unit Award
- Plan Direktörlüğü (Hava Kuvvetleri Birlik Komutanlığı)
- (Askeri) Plans Directorate (COMAFFOR)
- Uçar Birlik Komutanlığı İntikal Analiz Sistemi
- (Askeri) Air Mobility Command Deployment Analysis System
- acil sıhhi birlik
- (Askeri) emergency medical unit
- altmışta birlik kısım
- sixtieth
- ana birlik seviyesi
- (Askeri) parent unit level
- askeri birlik
- garrison
- barış için birlik
- (Hukuk) uniting for peace
- birlikler
- armed forces
- birlikler
- soldiers
- boyut, faaliyet, konum, birlik, zaman ve teçhizat
- (Askeri) size, activity, location, unit, time, and equipment
- dalların bir araya gelmesiyle oluşan birlik
- phylum
- destekleyen birlik
- (Askeri) supporting unit
- dokuzda birlik bölüm
- ninth part
- dokuzda birlik bölüm
- ninth
- dost birlik esas bilgi unsurları
- (Askeri) essential elements of friendly information
- dörtte birlik bölüm
- quarter
- düşmanla birlik olmak
- collaborate
- ekonomik birlik
- (Ticaret) economic unity
- ekonomik birlik
- (Hukuk) economic union
- esnek birlik
- (Askeri) flexible unit
- federal birlik
- (Ticaret) federal union
- gezici birlik
- roving force
- gözden çıkarılan birlik
- expendable
- ileti seviyesi noktası; birlik liderlik prosedürleri
- (Askeri) transmission level point; troop leading procedıres
- kişisel birlik
- (Hukuk) personal union
- koordine evrensel saat; birlik türü kodu
- (Askeri) Coordinated Universal Time; unit type code
- kurulu birlik
- (Askeri) organized unit
- kuvvet birlik tanıtma kodu
- (Askeri) service unit identification code
- maddi birlik
- (Hukuk) real union
- motorize birlik
- (Askeri) motorized unit
- motorlu birlik
- (Askeri) motorized unit
- muharip birlik
- mil . combat unit
- müşterek birlik tanıtım kodu
- (Askeri) joint unit identification code
- paralel izleme çoklu birlik dönüşü; hasta sevk talebi; hasta sevk ihtiyacı
- (Askeri) parallel track multiunit return; patient movement request; patient movement requirement
- paralel sıralı tek-birlik uzun mesafeli seyrüsefer yardımı (LORAN)
- (Askeri) parallel track single-unit long-range aid to navigation (LORAN)
- paralel sıralı tek-birlik; işlem tali sistemi
- (Askeri) parallel track single-unit; processing subsystem
- paralel çoklu birlik döngüsü; kısmi görev yapabilir
- (Askeri) parallel multiunit circle; partial mission-capable
- parlamentolar arası birlik
- (Hukuk) inter-parliamentary union
- seksende birlik kısım
- eightieth
- sıhhiye birlik eratı
- (Askeri) medical troops
- tek bariyerli birlik Y
- (Askeri) barrier single unit
- tek yönlü parallel sıralı çoklu birlik
- (Askeri) parallel track multiunit non-return
- tip birlik teçhizatı ayrıntı dosyası
- (Askeri) type unit equipment detail file
- tip birlik özellikler dosyası
- (Askeri) type unit characteristics file
- tip birlik özellikleri raporu
- (Askeri) type unit characteristics report
- tüfekli birlik
- rifles
- tüfekli birlik
- rifle corps
- ulusal akademik birlik
- (Eğitim) national academic union
- vazife, düşman, birlik, arazi ve hava durumu, sivil varlık üstüne değerlendirmel
- (Askeri) mission, enemy, terrain and weather, troops available and civilian
- yatay birlik
- (Ticaret) horizontal merger
- yönetime el koyan askeri birlik
- junta