birliği teriminin Türkçe İngilizce sözlükte anlamı
- ctedit union kredi
- fikir birliği
- consensus
You can't just decide things unilaterally like that. We have to come to a consensus.
- Tek taraflı olarak işlere karar veremezsin. Bir fikir birliğine varmalıyız.
- birlik
- association
Everyone has the right to own property alone as well as in association with others.
- Her şahıs tek başına veya başkalarıyla birlikte mal ve mülk sahibi olma hakkına sahiptir.
- birlik
- unity
The main idea in his speech was unity.
- Konuşmasındaki ana fikir birlikti.
Unity is better than disunity.
- Birlik, ayrılıktan daha iyidir.
- birlik
- union
In the first few hours of the battle, Union forces were winning.
- Savaşın ilk birkaç saati içinde, Birlik güçleri kazanıyorlardı.
The Union army shelled the city.
- Birlik ordusu şehri bombaladı.
- bindirme birliği
- (Askeri) embarkation unit
- Birleşik Devletler Kara Kuvvetleri İstihkam Birliği
- (Askeri) United States Army Corps of Engineers
- bitkiler birliği
- biotic association
- görüş birliği
- (Hukuk) concensus
- birlik
- force
Special forces and marriage don't go together.
- Özel kuvvetler ve evlilik birlikte gitmez.
Our forces occupied the city.
- Birliklerimiz şehri ele geçirdi.
- ihracaatcılar birliği
- Exporters' association
- Avrupa Birliği
- (Hukuk) European Union (EU)
- birlik
- communion
- birlik
- brotherhood
- birlik
- {i} company
He came in company with his mother.
- Şirkete annesiyle birlikte geldi.
Tom is no longer with the company.
- Tom artık şirket ile birlikte değil.
- birlik
- {i} pool
Tom is swimming with his kids in the pool.
- Tom, çocuklarıyla birlikte havuzda yüzüyor.
- birlik
- concurrence
- birlik
- {i} legion
- birlik
- {i} troop
British troops held that area.
- İngiliz birlikleri o alanı zorla işgal ediyorlar.
The United Nations sent troops to intervene in the conflict.
- Birleşmiş Milletler, anlaşmazlığa müdahale etmek için birlik gönderdi.
- süvari birliği
- horse
- üniversite erkek öğrenci birliği
- fraternity
- birlik
- unit
The main idea in his speech was unity.
- Konuşmasındaki ana fikir birlikti.
Many Eastern religions teach that there is a unity behind the diversity of phenomena.
- Birçok Doğu dinleri olayların çeşitliliği arkasında bir birlik olduğunu öğretir.
- birlik
- {i} body
Fadil discovered the car with Layla's dead body inside.
- Fadıl arabayı içinde Leyla'nın cesediyle birlikte buldu.
Dan's body was found in a well with fifty stab wounds.
- Dan'in cesedi elli tane bıçak yarasıyla birlikte bir kuyu içinde bulundu.
- avrupa birliği
- (Politika, Siyaset) ec (european community)
- avrupa birliği
- (Politika, Siyaset) eu (european union)
- avrupa birliği
- the european community
- avrupa birliği
- the european union
- avrupa birliği
- (Politika, Siyaset) european cooperation
- avrupa birliği hukuku
- (Politika, Siyaset) european union law
- avrupa birliği süreci
- european union process
- birlik
- (Biyoloji) synapsis
- birlik
- concord
- birlik
- fellowship
- birlik
- (Muzik) a whole
- birlik
- block
- birlik
- (Jeoloji) assembly
- birlik
- (Astronomi) reseau
- birlik
- conjunction
- birlik
- concert
- birlik
- collective
- birlik
- unicity
- birlik
- sameness
- birlik
- collectiveness
- birlik
- (Latin) collegium
- esnaf birliği
- (Ticaret) company
- evlilik birliği
- (Kanun) conjugal union
- fikir birliği
- oneness
- fikir birliği
- concurence
- fikir birliği
- (Politika, Siyaset) compromise
- gümrük birliği
- (Ticaret) customs unions
- irtibat birliği
- (Askeri) base unit
- kadro birliği
- (Askeri) table of organization unit
- meslek birliği
- professional association
- meslek birliği
- (Politika, Siyaset) collecting society
- meslek birliği
- professional society
- okul aile birliği
- parent-teacher association
- okul aile birliği
- (Eğitim) school council
- posta birliği
- postal union
- ulusal sergiciler birliği
- nea
- birlik
- ensemble
- birlik
- {i} league
- birlik
- contingent
- birlik
- party
He suggested I go with him to the party.
- Onunla birlikte partiye gitmemi önerdi.
She was supposed to attend the party with him.
- Onunla birlikte partiye katılması gerekiyordu.
- birlik
- bloc
- birlik
- confederacy
- birlik
- fraternity
- birlik
- alliance
- birlik
- concomitance
- birlik
- consortium
- birlik
- college
After I graduated from college, I moved back home and lived with my parents for three years.
- Üniversiteden mezun olduktan sonra, eve geri taşındım ve ebeveynlerimle birlikte üç yıl yaşadım.
Tom lived with his uncle in Boston while going to college.
- Tom üniversiteye giderken amcasıyla birlikte Boston'da yaşadı.
- birlik
- federation
- birlik
- confederation
- birlik
- unison
- birlik
- {i} syndicate
- birlik
- allience
- birlik
- {i} collaboration
- Allahın varlığı ve birliği
- existence and oneness of Allah
- Avrupa Birliği Müktesabatı
- Acquis communautaire; this is a French term meaning, essentially, "the EU as it is" - in other words, the rights and obligations that EU countries share. The "acquis" includes all the EU's treaties and laws, declarations and resolutions, international agreements on EU affairs and the judgments given by the Court of Justice. It also includes action that EU governments take together in the area of "justice and home affairs" and on the Common Foreign and Security Policy. "Accepting the acquis" therefore means taking the EU as you find it. Candidate countries have to accept the "acquis" before they can join the EU, and make EU law part of their own national legislation. For a fuller explanation, see ''Community acquis'' in the glossary
- ahi birliği
- ahi community
- ahi birliği
- ahi-order
- aile birliği
- Family bond
- avrupa birliği
- European Union
- avrupa birliği anayasası
- european union constitution
- avrupa birliği genişleme süreci
- EU enlargement process
- avrupa birliği müktesebatı
- Acquis communautaire (AB)
- dil birliği
- Language Association
- fikir birliği
- Concurrence, consensus, unanimity
- görüş birliği
- Consensus
- güç birliği
- forces
- hansa birliği
- Hanseatic league
- kader birliği
- the fate of union
- mal birliği
- Union Properties
- piyade birliği
- foot
- sinemacılar birliği
- Movie makers' union
- topçu birliği
- Artillery unit
- öğrenci birliği
- student association
- öğrenci birliği
- student union
- Afrika Birliği Örgütü
- (Hukuk) Organization of African Unity (OAU)
- Arap Birliği
- (Hukuk) Arab League
- Avrupa Araştırmaları Enstitüleri Birliği
- (Hukuk) Association of the European Studies Institutes
- Avrupa Birliği Antlaşması
- (Hukuk) (Maastricht Antlaşması) (AB Antlaşması) Treaty on the European Union (TEU) (1991) (Treaty of Maastricht)
- Avrupa Birliği Ekonomik İşbirliği
- (Hukuk) European Union Economic Cooperation (EUEC)
- Avrupa Birliği Güvenlik Araştırmaları Enstitüsü
- (Hukuk) European Union Institute for SecurityStudies
- Avrupa Birliği Konseyi
- (Hukuk) Council of the European Union
- Avrupa Birliği Konseyi Başkanlığı
- (Hukuk) (Dönem) Presidency of the Council of the European Union
- Avrupa Birliği Kurumları
- (Hukuk) European Union Institutions
- Avrupa Birliği Marşı
- (Hukuk) European Union Anthem
- Avrupa Birliği Resmi Gazetesi
- (Hukuk) Official Journal of the European Union (OJ)
- Avrupa Birliği Uydu Merkezi
- (Hukuk) European Union Satellite Centre
- Avrupa Birliği Vatandaşlığı
- (Hukuk) Citizenship of theEuropean Union
- Avrupa Birliği Üye Devletlerinin ülkeleri
- (Hukuk) territory of the Member States of the European Union
- Avrupa Birliği'ne giriş
- (Hukuk) Access to the European Union
- Avrupa Demokratik Birliği
- (Hukuk) European Democratic Union
- Avrupa Federalistler Birliği
- (Hukuk) Union of the European Federalists
- Avrupa Risk Sermayesi Birliği
- (Hukuk) European Venture-Capital Association (EVCA)
- Avrupa Sanayici ve İşveren Konfederasyonları Birliği
- (Hukuk) Union of Industrial and Employers' Confederations of Europe (UNICE)
- Avrupa Serbest Mübadele Birliği
- (Hukuk) European Free Trade Association (EFTA)
- Avrupa Serbest Ticaret Birliği
- (Hukuk) European Free Trade Association (EFTA)
- Avrupa Ticaret ve Sanayi Odaları Birliği
- (Hukuk) Eurochambers
- Avrupa Topluluğu Birliği
- (Hukuk) European Community Union (ECU)
- Avrupa Topluluğu Sosyalist Partiler Birliği
- (Hukuk) Union of Socialist Parties of the European Community
- Avrupa Yayın Birliği
- (Hukuk) (EUROVISION ) European Broadcasting Union (EBU-EUROVISION)
- Avrupa radyo ve televizyon birliği
- Eurovision
- Avrupa Öğretmenler Birliği
- (Hukuk) European Association of Teachers
- Batı Avrupa Birliği
- (Askeri) Western European Union
- Batı Avrupa Birliği
- (Hukuk) (BAB) Western European Union (WEU)
- Belçika-Lüksemburg Ekonomik Birliği
- (Hukuk) (BLEB) Belgium and Luxembourg Economic Union (BLEU)
- Deniz Kuvvetleri Kriminal Araştırma Dairesi daimi birliği
- (Askeri) Naval Criminal Investigative Service resident unit
- Deniz seferi birliği
- (Askeri) Marine expeditionary unit
- Deniz seferi birliği (meu) hizmet destek grubu
- (Askeri) Marine expeditionary unit (MEU) service support group
- Deniz seferi birliği (özel harekat yetenekli)
- (Askeri) (SOC) Marine expeditionary unit (special operations capable)
- Evrensel Posta Birliği
- (Askeri) Universal Postal Union
- Evrensel Posta Birliği
- (Hukuk) Universal Postal Union (UPU)
- Gönüllü asker birliği
- Territorials
- Güvenlik Harekat Yardım Birliği (Dış Yardım Masası (FAA) )
- (Askeri) Law Enforcement Assistance Unit (FAA)
- Hava Nakliye Tanker Birliği; hava alanı trafik sahası
- (Askeri) Airlift Tanker Association; airport traffic area
- Kara Kuvvetleri Ulusal Muhafız Birliği
- (Askeri) Army National Guard
- Kıyı lojistik destek kıt'ası deniz birliği
- (Askeri) beachmaster unit
- Latin Amerika Bütünleşmesi Birliği
- (Hukuk) Latin American Integration Association (LAIA)
- Latin Amerika Serbest Mübadele Birliği
- (Hukuk) Latin American Free Trade Association (LAFTA)
- Lojistik Araç Sistemi (ABD Deniz Piyade Birliği (USMC))
- (Askeri) Logistics Vehicle System (USMC)
- Narkotik Yardım Birliği
- (Askeri) Narcotics Assistance Unit
- Orta Afrika Ekonomi ve Gümrük Birliği
- (Hukuk) Central African Customs and Economic Union (UDEAC)
- Pasaport Birliği
- (Hukuk) Passport Union
- Savunma İş Birliği Ofisi
- (Askeri) Office of Defense Cooperation
- Sovyet Sosyalist Cumhuriyetleri Birliği
- the Union of Soviet Socialist Republics
- Sovyet Sosyalist Cumhuriyetleri Birliği
- hist . the Union of Soviet Socialist Republics
- Sovyetler Birliği
- hist . the Soviet Union
- UNİCE: Avrupa Sanayi ve İşverenler Konfederasyonu Birliği
- (Hukuk) UNICE
- Uluslar arası Telekomünikasyon Birliği
- (Hukuk) International Telecommunication Union
- Uluslararası Telekomünikasyon Birliği
- (Askeri) International Telecommunications Union
- acemi birliği
- boot camp
- aile birliği
- unity of family
- aktörler birliği
- equity
- alet uçuşu meteorolojik şartları; Uluslar Arası Tıp Birliği
- (Askeri) instrument meteorological conditions; International Medical Corps
- ani destek birliği; geri destek birliği; uzaktan anahtarlama birimi
- (Askeri) rapid support unit; rear support unit; remote switching unit
- arama birliği
- (Askeri) search unit
- arama taarruz birliği
- (Askeri) search attack unit
- arama ve kurtarma birliği
- (Askeri) search and rescue unit
- arama ve kurtarma birliği (SRU) hatası
- (Askeri) search and rescue unit (SRU) error
- arama ve kurtarma birliği kara hızı; bölge unsuru; volt
- (Askeri) search and rescue unit ground speed; sector pattern; volt
- arazi çoklu birliği
- (Askeri) contour multiunit
- askeri inşaat kuvveti destek birliği
- (Askeri) naval construction force support unit
- avrupa ödeme birliği
- european payments union
- bakım muhabere birliği
- (Askeri) maintenance communications unit
- bern birliği
- (Ticaret) bern union
- beslenme birliği
- (Denizbilim) trophic guild
- beslenme birliği
- (Denizbilim) feeding guild
- birlik
- unity, oneness; accord
- birlik
- assocation
- birlik
- unity; sameness, equality, similarity; union, association, corporation, confederation, alliance; combine; brotherhood, fraternity; unit, force
- birlik
- sameness; identity; equality; similarity
- birlik
- coalescence
- birlik
- establishment
- birlik
- (Hukuk) association, union, aggregate
- birlik
- combine
- birlik
- gild
- birlik
- one lira piece
- birlik
- combination
- birlik
- union; association; corporation; (Askeriye) unit
- birlik
- conference
- birlik
- corps
I served in the intelligence corps.
- Ben istihbarat birliklerinde görev yaptım.
- birlik
- {i} posse
- birlik
- singlenuss
- birlik
- {i} oneness
- birlik
- verein
- birlik
- {i} Solidarity
- birlik
- {i} outfit
- birlik
- brother
Today I'll go to the cinema with Tom's brother.
- Bugün Tom'un erkek kardeşiyle birlikte sinemaya gideceğim.
Five brothers worked together on the farm.
- Beş kardeş çiftlikte birlikte çalıştı.
- birlik
- {i} unanimity
- birlik
- {i} guild
- birlik
- formation
- birlik
- bund
- cenaze merasim birliği
- (Askeri) funeral escort
- dağ kurtarma birliği
- (Askeri) mountain rescue unit
- dağıtım birliği; kurtarma birliği
- (Askeri) release unit; rescue unit
- deniz kuvvetleri özel harp birliği
- (Askeri) naval special warfare unit
- deniz kuvvetleri özel harp görev birliği
- (Askeri) naval special warfare task unit
- destek birliği
- service
- destek birliği
- support unit
- devlet memurları birliği
- syndicate
- devletler birliği
- confederacy
- devletler birliği
- confederation
- ekonomi ve para birliği
- (Hukuk) economic and monetary union
- ekonomik birliği
- (Politika, Siyaset) benelux economic union
- elektronik harp; hata kontrolü; Avrupa Birliği
- (Askeri) electronic combat; error control; European Community
- emek birliği
- cooperation
- emir ve komuta birliği
- (Askeri) unity of command
- emir ve kumanda birliği
- (Ticaret) unity of command principle
- emir-komuta kontrol birliği (Tür I, II ve III)
- (Askeri) orderwire control unit (Types I, II, and III)
- emir-komuta kontrol birliği-1
- (Askeri) orderwire control unit-1
- eski Sovyetler Birliği
- (Hukuk) the ex-Soviet Union
- eski Sovyetler Birliği; ileri destek ünitesi
- (Askeri) former Soviet Union; forward support unit
- esnaf birliği binası
- guildhall
- evlilik birliği
- law conjugal community
- faal görev birliği teşhis kodu
- (Askeri) active duty unit identification code
- fikir birliği
- concurrence
- fikir birliği
- unanimity
- fitne ve fesat birliği
- confederacy
- genel hizmet çıkarma aracı; fırlatma korrelasyon birliği
- (Askeri) landing craft, utility; launch correlation unit