Tom and Mary depended on one another.
- Tom ve Mary birbirine bağlıdır.
All living things on earth depend one another.
- Dünyada yaşayan her şey birbirine bağlıdır.
The two villages adjoin each other.
- İki köy birbirine bitişiktir.
Tom and Mary lie to each other all the time.
- Tom ve Mary birbirine sürekli yalan söyler.
We should try to understand one another.
- Biz birbirimizi anlamaya çalışmalıyız.
It is our duty to help one another.
- Birbirimize yardım etmek bizim görevimizdir.
We don't know each other.
- Biz birbirimizi tanımıyoruz.
These two lines cut across each other at right angles.
- Bu iki çizgi birbirini dik açıyla kesmektedir.
Tom tried to force the puzzle pieces to fit together.
- Tom bulmaca parçalarını birbirine geçirmek için zorlamaya çalıştı.
Tatoeba is really multilingual. All the languages are interconnected.
- Tatoeba gerçekten çok dilli. Bütün diller birbirine bağlıdır.
Everything is interconnected.
- Her şey birbirine bağlıdır.