They are easy to distinguish from each other.
- Onları birbirinden ayırt etmek kolaydır.
The twins are indistinguishable from each other.
- İkizler birbirinden ayırt edilemez.
It is impossible to distinguish one from the other.
- Birbirinden ayırt etmek mümkün değildir.
Alan Tate and I looked at one another for a while.
- Alan Tate ve ben bir süre birbirimize baktık.
It is our duty to help one another.
- Birbirimize yardım etmek bizim görevimizdir.
Japan and China differ from each other in many ways.
- Japonya ve Çin, pek çok yönden birbirinden farklıdır.
My little sister and I used to play tag a lot. We would chase each other, and the one chasing would try to tag the one being chased and yell: You're it!
- Küçük kız kardeşim ve ben çok fazla kovalamaca oynardık. Birbirimizi kovalardık ve kovalayan kişi kovalanana dokunmaya çalışır ve ona Sen ebesin! diye seslenirdi.
Tatoeba is really multilingual. All the languages are interconnected.
- Tatoeba gerçekten çok dilli. Bütün diller birbirine bağlıdır.
Everything is interconnected.
- Her şey birbirine bağlıdır.