His daughter is eager to go with him anywhere.
- Kızı onunla birlikte herhangi bir yere gitmeye isteklidir.
Tom doesn't have to go anywhere.
- Tom herhangi bir yere gitmek zorunda değildir.
Are you going somewhere?
- Bir yere gidiyor musun?
I put my lighter down somewhere and now I can't find it.
- Ben çakmağı burada bir yere koydum ve şimdi onu bulamıyorum.
Why did you put the chicken in such a difficult place to get when you knew that I wanted to use it right away?
- Bir an önce onu kullanmak istediğimi bildiğin halde niçin tavuğu böyle alması zor bir yere koydun?
The balloon was carried away somewhere by the wind.
- Balon rüzgar tarafından bir yere taşınıyordu.
Are you going anywhere?
- Bir yere gidiyor musun?
His daughter is eager to go with him anywhere.
- Kızı onunla birlikte herhangi bir yere gitmeye isteklidir.
You know that two nations are at war about a few acres of snow somewhere around Canada, and that they are spending on this beautiful war more than the whole of Canada is worth.
- Kanada civarında bir yerde birkaç dönüm karla ilgili iki ulusun savaşta olduğunu ve bu güzel savaşa tüm Kanada'nın değdiğinden daha çok para harcadıklarını bilirsiniz.
He lives somewhere about here.
- O, burada bir yerde yaşıyor.
Tom can't afford to eat at that kind of restaurant so let's go somewhere else.
- Tom o tür bir restoranda yemek yemeği göze alamaz bu yüzden başka bir yere gidelim.
Could you put this bag somewhere else?
- Bu çantayı başka bir yere koyar mısın?
Tom has got nowhere to go.
- Tom'un gidecek bir yeri yok.
Tom was nowhere to be seen.
- Tom görülecek bir yerde değildi.