The poor old man became so thin that now he's just skin and bones. - Zavallı yaşlı adam o kadar zayıfladı ki şimdi sadece bir deri bir kemik.
The poor old man became so thin that now he's just skin and bones.
Zavallı yaşlı adam o kadar zayıfladı ki şimdi sadece bir deri bir kemik.
The sick person was only skin and bones. - Hasta adam sadece bir deri bir kemik kalmıştı.
The sick person was only skin and bones.
Hasta adam sadece bir deri bir kemik kalmıştı.