I don't know about you, but I feel pretty good today.
- Seni bilmem ama ben bugün oldukça iyi hissediyorum.
I don't know if you've noticed, but Tom seems to have fallen in love with your daughter.
- Fark ettin mi, bilmem; ama Tom senin kızına abayı yakmış gibi duruyor.
Do you know how to play mahjong?
- Mahjong oynamayı biliyor musun?
Although Go is probably the most popular Japanese game in my country, at most only a few university students know it.
- Go büyük ihtimalle benim ülkemdeki en popüler Japon oyunu olsa da o bile bazı üniversite öğrencileri dışında pek bilinmiyor.
They knew they must fight together to defeat the common enemy.
- Ortak düşmanı yenmek için birlikte dövüşmek zorunda olduklarını biliyorlardı.
Everybody knew that she was being pushy.
- Onun saldırgan olduğunu herkes biliyordu.
There is no knowing which team will win.
- Hangi takımın kazanacağını bilmek zor.
Knowing is nothing, imagination is everything.
- Bilmek bir şey değildir, hayal gücü her şeydir.
Ken talks as if he knew everything.
- Ken her şeyi biliyormuş gibi konuşur.
I invited Ken, Bill and Yumi.
- Ken, Bill ve Yumi'yi davet ettim.
His name is known to everyone in this town.
- Onun adı bu kasabada herkesçe bilinmektedir.
Mr Hashimoto is known to everyone.
- Bay Hashimoto herkes tarafından bilinir.