Tom accused Mary of not knowing how to love or how to accept someone's love.
- Tom Mary'yi sevmeyi ya da birinin aşkını kabul etmeyi bilmemekle suçladı.
We love our mother almost without knowing it, without feeling it, as it is as natural as to live.
- Biz neredeyse bilmeden, hissetmeden annemiz severiz, çünkü o yaşamak kadar doğaldır.
In order to study computational linguistics it's necessary to know various languages, however, one also has to be familiar with the use of computers.
- Bilişimsel dil bilimi eğitimi yapmak için çeşitli dilleri bilmek gerekli, ancak, insan bilgisayarların kullanımı da bilmelidir.
I want to know where you are now.
- Şu an nerede olduğunu bilmek istiyorum.
It's sad to know that we may die any moment.
- Bizim her an ölebilir olduğumuzu bilmek üzücü.
The reporters demanded to know why the mayor wouldn't talk to them.
- Muhabirler, belediye başkanının neden onlarla konuşmak istemediğini bilmek istediler.
Knowing is not the same as understanding.
- Bilmek, anlamakla aynı değildir.
I want to know who you're going out with tonight.
- Bu gece kiminle çıkacağını bilmek istiyorum.
I want to know who you were with this afternoon.
- Bu öğleden sonra kimle birlikte olduğunu bilmek istiyorum.
Although Go is probably the most popular Japanese game in my country, at most only a few university students know it.
- Go büyük ihtimalle benim ülkemdeki en popüler Japon oyunu olsa da o bile bazı üniversite öğrencileri dışında pek bilinmiyor.
Do you know how to play mahjong?
- Mahjong oynamayı biliyor musun?
Knowing is nothing, imagination is everything.
- Bilmek bir şey değildir, hayal gücü her şeydir.
Knowing this is the last time I'll be writing to you is very sad.
- Bunun sana son kez yazıyor olacağımı bilmek çok üzücü.
I want to know about Tom.
- Tom hakkında bilmek istiyorum.
Tom didn't want to know about my problems.
- Tom problemlerim hakkında bilmek istemiyordu.
I want to know how Tom died.
- Tom'un nasıl öldüğünü bilmek istiyorum.
Do you really want to know how tough I am?
- Gerçekten ne kadar canı pek olduğumu bilmek ister misin?
Do you want to know my guess?
- Tahminimi bilmek ister misin?
Tom wants to know if you remember Mary.
- Tom Mary'yi hatırlayıp hatırlamadığınızı bilmek istiyor.
Tom wants to know if you remember him.
- Tom onu hatırlayıp hatırlamadığını bilmek istiyor.
Tom wants to know if you have any time to help.
- Tom yardım etmek için zamanın olup olmadığını bilmek istiyor.
If you really want to know, all you have to do is ask.
- Gerçekten bilmek istiyorsanız, yapmanız gereken bütün şey sormaktır.
Everybody knew she could speak English well.
- Onun iyi İngilizce konuşabildiğini herkes biliyordu.
They knew they must fight together to defeat the common enemy.
- Ortak düşmanı yenmek için birlikte dövüşmek zorunda olduklarını biliyorlardı.
She got married without her parents knowing it.
- O, anne ve babasının bilgisi olmadan evlendi.
There is no knowing which team will win.
- Hangi takımın kazanacağını bilmek zor.
Ken can play the violin, not to mention the guitar.
- Ken keman çalabilir, gitardan bahsetmeye bile gerek yok.
Ken is as tall as Bill.
- Ken Bill kadar uzun boylu.
His name is known to everyone in this town.
- Onun adı bu kasabada herkesçe bilinmektedir.
Mr Hashimoto is known to everyone.
- Bay Hashimoto herkes tarafından bilinir.
He speaks two languages besides English.
- İngilizcenin yanı sıra iki dil bilmekte.
Tom wanted to know if I could speak French.
- Tom Fransızca konuşabilip konuşamayacağımı bilmek istedi.
I couldn't tell Tom what he wanted to know.
- Tom'a bilmek istediği şeyi söyleyemedim.
Tom has a good reason for not telling Mary what she wants to know.
- Onun bilmek istediğini Tom'un Mary'ye söylememek için iyi bir nedeni var.