bilgi teriminin Türkçe İngilizce sözlükte anlamı
- information
If you sign up to Facebook, your information will be sent to intelligence agencies.
- Facebook'a üye olursanız, bilgileriniz istihbarat örgütlerine gönderilecektir.
Get me all the information you can on this matter.
- Bu konuyla ilgili alabildiğin tüm bilgiyi bana getir.
- data
Data can be transmitted from the main computer to yours, and vice versa.
- Bilgi ana bilgisayardan sizinkine aktarılabilir, ve tam tersi.
They conducted the following experiment to collect the data.
- Bilgi toplamak için aşağıdaki deneyi yaptı.
- knowledge
Bilal is a person of knowledge.
- Bilal bilgili bir kişidir.
Traveling makes people knowledgeable.
- Seyahat, insanları bilgili yapar.
- instruction
I have attached instructions on how to use FTP to access our files.
- Dosyalarımıza giriş için FTP'nin nasıl kullanılacağına dair bilgileri ekledim.
A computer program is a list of instructions that tell the computer what to do.
- Bir bilgisayar programı bilgisayara ne yapacağını söyleyen bir talimatlar listesidir.
- advice
The more information you give me, the better the advice I can provide you.
- Bana ne kadar fazla bilgi verirseniz size o kadar daha iyi tavsiye verebilirim.
She gave me advice as well as information.
- O, bilginin yanı sıra bana tavsiye verdi.
- know-how
- science
Mrs. Jones is teaching computer science.
- Bayan Jones, bilgisayar bilimleri öğretiyor.
Tom doesn't want to be a doctor, although he's very good in science.
- Fen bilgisinde iyi olmasına rağmen, Tom bir doktor olmak istemiyor.
- (Bilgisayar) quote
- (Bilgisayar) more info
We need more information.
- Daha fazla bilgiye ihtiyacımız var.
Congress asked for more information.
- Kongre daha fazla bilgi istedi.
- understanding
- (Argo) drum
- (Bilgisayar) cc
- learned
We learned about that from reliable sources.
- Güvenilir kaynaklardan onun hakkında bilgi edindim.
I learned about you from Tom.
- Tom'dan senin hakkında bilgi edindim.
- (Bilgisayar) help
I believe you have information that can help us.
- Bize yardım edebilecek bilgiye sahip olduğuna inanıyorum.
If you need any help, let me know.
- Herhangi bir yardıma ihtiyacınız olursa, beni bilgilendirin.
- (Bilgisayar) informative
This is a very informative article.
- Bu çok bilgilendirici bir yazı.
- news
You want more information about our activities? Subscribe to our newsletter.
- Bizim faaliyetleri hakkında daha fazla bilgi ister misiniz? Bültenimize abone olun.
News can be accessed on your computer.
- Bilgisayarınızda habere erişilebilir.
- (Felsefe) cognition
- (Bilgisayar) prompt
- cognisance
- input
- (Bilgisayar) informational
- aviso
- letter
He could get the information by reading the letter.
- Mektubu okuyarak bilgi alabilir.
The letter informed her of his death.
- Mektup onun ölümüyle ilgili onu bilgilendirdi.
- enlightenment
- griff
- learning
Learning and cherishing data are not just the domain of Jewish people.
- Bilgiye değer verip öğrenmek Yahudilerin tekelinde değildir.
The hardest part of learning a language is knowing the vocabulary by heart.
- Dil öğrenmenin en zor kısmı kelime bilgisini ezberlemektir.
- knowledge, learning; information
- inside dope
- gleanings
- lore
- acquaintance
I have a nodding acquaintance with him.
- Onunla ilgili çok az bilgim var.
- griffin
- intelligence
Intelligence and knowledge are two independent things.
- Zeka ve bilgi iki ayrı şeydir.
Intelligence and knowledge are two very different things.
- Zeka ve bilgi iki çok farklı şeydir.
- info
I want specific information.
- Özellikli bilgi istiyorum.
Did you inform your teacher of this?
- Bununla ilgili öğretmenini bilgilendirdin mi?
- instructions
I have attached instructions on how to use FTP to access our files.
- Dosyalarımıza giriş için FTP'nin nasıl kullanılacağına dair bilgileri ekledim.
A computer program is a list of instructions that tell the computer what to do.
- Bir bilgisayar programı bilgisayara ne yapacağını söyleyen bir talimatlar listesidir.
- savvy
- word
Tom didn't know how to translate the word computer because the people he was talking to had never seen one.
- Konuştuğu insanlar daha önce bir bilgisayar görmedikleri için Tom computer kelimesini nasıl çevireceğini bilmiyordu.
Is there any word on Tom's condition?
- Tom'un durumu hakkında bir bilgi var mı?
- gen
Fully automatic story generation remains an unsolved problem for computer scientists.
- Tam otomatik hikaye üretimi bilgisayar bilim adamları için çözülmemiş bir sorun kalmaya devam etmektedir.
I was impressed by the general knowledge of Japanese students.
- Japon öğrencilerinin genel kültür bilgisinden etkilendim.
- conveyance
- dope
- cognizance
- information; data
- notice
I'll have to take that question on notice.
- Bu soruyu gerekli bilgiyi edindikten sonra yanıtlayacağım.
- line
- report
The suspect reportedly stole computers.
- Söylendiğine göre sanık bilgisayarları çalmış.
I'd like to add some information to my report.
- Raporuma bazı bilgiler eklemek istiyorum.
- know how
It is becoming important for us to know how to use a computer.
- Bir bilgisayarın nasıl kullanılacağını bilmemiz bizim için önemli hale geliyor.
I don't know how to operate this computer.
- Bu bilgisayarı nasıl çalıştıracağımı bilmiyorum.
- info , information
- steer
That car dealer gave me a bum steer when he told me this used Toyota was in good condition.
- O araba satıcısı bu kullanılmış Toyota'nın iyi durumda olduğunu söylediğinde bana yanlış bilgi vermiş.
- reprint
- fact
The text above contains no accurate facts on the matter.
- Yukarıdaki metin konuyla ilgili kesin bilgiler içermiyor.
That factory is for the manufacture of computers.
- O fabrika, bilgisayar üretimi içindir.
- snippet
- information on
- knowledge of
Mrs Cockburn concealed her name lest the knowledge of her sex and youth should produce a prejudice against her work.
- Gençlik ve cinsiyetiyle ilgili bilgi işine karşı bir ön yargıya sebep olmasın diye Bayan Cockburn adını gizledi.
If it hadn't been for Lindbergh's luck and his knowledge of flying, he could never have succeeded in crossing the Atlantic.
- Lindbergh'in şansı ve uçuş bilgisi olmasaydı, Atlantiği geçmeyi asla başaramazdı.
- ınformation
- knowhow
- bilgi vermek
- inform
Television is a very important medium for giving information.
- Televizyon bilgi vermek için çok önemli bir araçtır.
- bilgi verici
- informative
- bilgi alanı
- field
- bilgi vermek
- state
- bilgi almak
- inquire
- bilgi vermek
- charge
- bilgi vermek
- acquaint
- bilgi adı
- (Askeri) data name
- bilgi akışı
- (Ticaret) information flow
- bilgi alanı
- domain
- bilgi alanı
- (Askeri) data field
- bilgi alma
- debriefing
- bilgi almak
- get information
In the U.S., it is illegal to torture people in order to get information from them.
- ABD'de, onlardan bilgi almak için insanlara işkence yapmak yasaktır.
I'd like to get information regarding a number of questions.
- Birkaç soru hakkında bilgi almak istiyorum.
- bilgi almak
- (Ticaret) be informed
- bilgi almak
- keep in touch with
- bilgi bilim
- epistemology
- bilgi birikimi
- knowledge
- bilgi bulma
- (Bilgisayar,Teknik) retrieval
- bilgi edinme
- knowledge acquisition
- bilgi edinme özgürlüğü
- (Politika, Siyaset) freedom of information
- bilgi edinmek
- get information
- bilgi edinmek
- larn
- bilgi edinmek
- elicit
- bilgi girme
- (Bilgisayar) data input
- bilgi grubu
- (Bilgisayar) set of data
- bilgi haber
- dope
- bilgi hızı
- (Bilgisayar) information rate
- bilgi imi
- (Bilgisayar) tag
- bilgi iste
- (Bilgisayar) prompt
- bilgi için
- (Askeri) info
- bilgi işlem
- (Bilgisayar) data automation
- bilgi işlem
- (Askeri) data handling
- bilgi metni
- (Bilgisayar) info text
- bilgi notu
- annotation
- bilgi notu
- running foot
- bilgi notu
- reminder
- bilgi odası
- (Ticaret) data room
- bilgi sayar
- (Denizbilim) computer
- bilgi tabanlı yöntem
- (Bilgisayar,Teknik) knowledge based method
- bilgi toplumu
- (Ticaret) knowledge-based society
- bilgi ver
- (Bilgisayar) get info
- bilgi veren
- (Dilbilim) informant
- bilgi vermek
- detail
- bilgi vermek
- cue somebody in
- bilgi vermek
- give somebody the dope
- bilgi vermek
- (Kanun) release information
- bilgi vermek
- acquaintance
- bilgi vermek
- gen
- bilgi vermek
- instruct
- bilgi vermek
- break news
- bilgi yayma
- information dissemination
- bilgi yok
- (Bilgisayar) no information
- bilgi çağı
- information age
- bilgi çekme
- (Bilgisayar,Teknik) retrieval
- bilgi-işlem
- (Bilgisayar) information technologies
- bilgi dağarcığını geliştirmek
- improve one's knowledge
- bilgi dağarcığını geliştirmek
- improve knowledge base
- bilgi düzeltmek
- correct an information
- bilgi gerektiren
- requiring information
- bilgi işcisi
- Knowledge workers
- bilgi işlem
- information technologies
- bilgi kapsamı hipotezi
- knowledge scope hypothesis
- bilgi kirliliği
- Information pollution
- bilgi kirliliği
- Info pollution
- bilgi mühendisi
- Knowledge engineer
Daha ÜSTADtan sevgiler.
- bilgi sahibi olmak
- To be informed of
- bilgi teknolojisi
- Information technology, infotech, IT
- bilgi toplumu
- Information society
- Bilgi Güvenlik Gözetleme Ofisi
- (Askeri) Information Security Oversight Office
- Bilgi Harbi Destek Merkezi
- (Askeri) Information Warfare Support Center
- Bilgi Harp Desteği Ofisi
- (Askeri) Office for Information Warfare Support (DIA)
- Bilgi Sistemleri Ve Hizmetleri Başkanlığı (DIA); doğrudan destek; doktrin sponso
- (Askeri) Directorate for Information Systems and Services (DIA); direct support; doctrine sponsor
- Bilgi Ve Kaynak Yönetimi Başkanlığı
- (Askeri) Directorate for Information and Resource Management
- Bilgi Yönetimi Muharebe ve İstihbarat Sistemleri Sözlüğü
- (Askeri) Warfighting and Intelligence Systems Dictionary for Information Management
- Bilgi Özgürlüğü Yasası
- (Askeri) Freedom of Information Act
- bilgi alan
- informed
- bilgi alanı
- bailiwick
- bilgi alanı
- ken
- bilgi almak
- get a line on
- bilgi almak
- to get information
It is illegal in the United States for law enforcement to use torture to get information.
- Amerika'da güvenlik güçlerinin bilgi almak için işkence yapması yasal değildir.
In the U.S., it is illegal to torture people in order to get information from them.
- ABD'de, onlardan bilgi almak için insanlara işkence yapmak yasaktır.
- bilgi almaya çalışmak
- fish for information
- bilgi almaya çalışmak
- suck smb.'s brain
- bilgi azalması
- data degradation
- bilgi ağı
- information network
- bilgi bankaları
- (Hukuk) data banks
- bilgi bankası
- data bank
- bilgi bankası
- information bank
- bilgi bankası comp
- data bank
- bilgi biti
- information bit
- bilgi desteği
- information utility
- bilgi deviri
- data cycle
- bilgi devri
- data cycle
- bilgi değişimi
- (Hukuk) exchange of information
- bilgi düzeyi
- standard of knowledge
- bilgi edinme
- information
Sami scoured the Internet to find more information about that.
- Sami o konuda daha fazla bilgi edinmek için İnternet'i taradı.
Nothing happened except that I obtained a tiny bit of information.
- Birazcık bilgi edinmemin dışında hiçbir şey olmadı.
- bilgi edinmek
- obtain information
- bilgi edinmek
- be informed
- bilgi edinmek
- to get information, to obtain information
- bilgi edinmek
- to be informed; to obtain information
- bilgi elde etme
- information retrieval
- bilgi erişim comp
- information retrieval
- bilgi erişim dizgesi
- information retrieval system
- bilgi formu
- verse form
- bilgi geribeslemesi
- information feedback
- bilgi girişi
- data input
- bilgi girişi
- information input
- bilgi girme
- data entry
- bilgi harbi
- (Askeri) information warfare
- bilgi harbi komutanı
- (Askeri) information warfare commander
- bilgi harekatları durumu
- (Askeri) information operations condition
- bilgi hattı
- verse line
- bilgi hazinesi
- treasury
- bilgi hazırlama
- data preparation
- bilgi hedefleri; bilgi harekatları; istihbarat gözetimi; uluslar arası teşkilat
- (Askeri) information objectives; information operations; intelligence oversight; international organization
- bilgi iletmek
- send word to
- bilgi ipucu
- (Bilgisayar) infotip
- bilgi için
- carbon copy
- bilgi işlem
- data processing, information processing
- bilgi işlem
- data processing
- bilgi işlem alanında işbirliği
- (Hukuk) cooperation in the field of data processing
- bilgi işlem merkezi
- data processing center
- bilgi işlem merkezi
- data processing centre, information processing centre
- bilgi işlemci
- data processor
- bilgi işlemci
- data typist
- bilgi işleme
- information processing
- bilgi kartı
- (Dilbilim) flashcard
- bilgi kaynağı
- source of information
- bilgi kaynağı
- inquiries
- bilgi kazan
- gain knowledge
- bilgi kazanma
- knowledge acquisition
- bilgi koordinasyon merkezi; istihbarat koordinasyon merkezi (USCG); Eyaletler Ar
- (Askeri) information coordination center; intelligence coordination center (USCG); Interstate Commerce Commission
- bilgi koruma
- data protection
- bilgi kuram
- (Felsefe) theory of knowledge
- bilgi kuramı
- epistemology
- bilgi mübadele ihtiyacı
- (Askeri) information exchange requirement
- bilgi niteliğinde
- informational
- bilgi odağı
- (Dilbilim) information focus
- bilgi oluğu
- information channel
- bilgi programları
- (Hukuk) information programs
- bilgi saklama
- information storage
- bilgi satmak
- trot out (knowledge)
- bilgi seçme
- (Bilgisayar) selecting data
- bilgi sistemi güvenlik yöneticisi
- (Askeri) information system security manager
- bilgi sistemi; anahtarlar arası
- (Askeri) information system; interswitch
- bilgi sistemleri
- (Askeri) information systems
- bilgi sistemleri güvenlik teşkilatı
- (Askeri) information systems security organization
- bilgi sunmak
- (Hukuk) lay an information (to)
- bilgi sözlüğü
- data dictionary
- bilgi sınama
- quiz
- bilgi sızdırmak
- draw information
- bilgi tabanlı sistem
- knowledge based system , knowledge system
- bilgi talebi
- (Askeri) information request
- bilgi tazeleme kursu
- refresher course
- bilgi toplama
- data collection
- bilgi toplamak
- sum up
- bilgi veren
- communicant
- bilgi veren kimse
- communicant
- bilgi veren kimse
- reporter
- bilgi verici
- illuminating
- bilgi verilmemiş
- unposted
- bilgi verilmemiş
- uninstructed
- bilgi verme
- informing
- bilgi verme
- edification
- bilgi vermek
- keep informed
- bilgi vermek
- post up