beyond teriminin İngilizce Türkçe sözlükte anlamı
- ötesi
Bu iş benim kavramamın ötesindedir.
- This work is beyond my grasp.
Son zamanlarda, bilgisayar kullanımında artan çeşitlilik, ofis alanlarının çok ötesine uzandı.
- Recently, the increasing diversity of computer use has extended far beyond the realms of the office.
- öte
Son zamanlarda, bilgisayar kullanımında artan çeşitlilik, ofis alanlarının çok ötesine uzandı.
- Recently, the increasing diversity of computer use has extended far beyond the realms of the office.
Ben mektubu yazmayı bitirdiğimde, seni yaklaşık olarak tepenin iki mil ötesindeki göle götüreceğim.
- When I have finished writing the letter, I will take you to the lake about two miles beyond the hill.
- ötesinde
Ben mektubu yazmayı bitirdiğimde, seni yaklaşık olarak tepenin iki mil ötesindeki göle götüreceğim.
- When I have finished writing the letter, I will take you to the lake about two miles beyond the hill.
Hasta yardım almanın ötesindeydi, onun için doktorlar daha fazlasını yapamadı.
- The patient was quite beyond help, so that the doctors could do no more.
- in ötesinde
- {e} den öte
- {e} ayrıca
- {i} öbür dünya
- -den sonra
- daha ileride
- -den öte
- -den başka
- -in ötesinde
- aşmış
- ötesindekiler
- aşkın
- ötesindeki
Ben mektubu yazmayı bitirdiğimde, seni yaklaşık olarak tepenin iki mil ötesindeki göle götüreceğim.
- When I have finished writing the letter, I will take you to the lake about two miles beyond the hill.
Matematiksel hesaplamalar yoluyla Le Verrier Uranüsün ötesindeki başka gezegenin varlığını tahmin etti. Bu gezegenin yer çekimi Uranüsün sıradışı hareketini açıkladı.
- Through mathematical calculations, Le Verrier predicted the presence of another planet beyond Uranus. The gravitational pull of this planet would explain the unusual motion of Uranus.
- ileri
- -ın dışında
- ötesine
Termosfer içinde sıcaklıklar sürekli olarak 1.000 derece Celsius'un hayli ötesine yükselir.
- Within the thermosphere, temperatures rise continually to well beyond 1,000 degrees C.
Tom onun ötesine gitti.
- Tom went beyond that.
- öteye
Takımım hiç çeyrek finalden öteye gidemedi.
- My team has never advanced beyond the quarter-finals.
- -den daha geç/sonra
- ötede
Ötede küçük bir ada gördük.
- We saw a small island beyond.
- sınırlarının dışında
- ötede/öteye
- dışında
Tom normal çalışma saatlerinin dışında çalıştığında %50 zamlı aldı.
- Tom got time and a half when he worked beyond his usual quitting time.
O iyileşme şansı dışındadır.
- He is beyond the chance of recovery.
- z. ötede; öteye. edat
- ölüm sonrası yaşam
- çok
O, kazandığından çok para harcıyor.
- She lives beyond her means.
Son zamanlarda, bilgisayar kullanımında artan çeşitlilik, ofis alanlarının çok ötesine uzandı.
- Recently, the increasing diversity of computer use has extended far beyond the realms of the office.
- ötesinde; ötesi, -den öte; -den sonra: Beyond there there's nothing but mountains. Oradan öte dağdan başka şey yok
- {i} ahiret
- aşırı
- daha ileri
- fazla
Hasta yardım almanın ötesindeydi, onun için doktorlar daha fazlasını yapamadı.
- The patient was quite beyond help, so that the doctors could do no more.
- beyond ötesinde
- {e} haricinde
- {e} götürmez
Onun dürüstlüğü şüphe götürmez.
- Her honesty is beyond question.
Bu hiç şüphe götürmez.
- It's beyond any doubt.
- daha fazla
Hasta yardım almanın ötesindeydi, onun için doktorlar daha fazlasını yapamadı.
- The patient was quite beyond help, so that the doctors could do no more.
- beyond measure
- ölçüsüz
- go beyond
- aşmak
- beyond comprehension
- Algılamanın ötesinde, anlaşılması güç
- beyond one's control
- Birinin kontrolünün ötesinde, birin konrolü dışında
- beyond all reason
- aşırı
- beyond all reason
- mantıksız
- beyond any doubt
- şüphesiz
- beyond one's authority
- yetkisi dışında
- beyond reproach
- mükemmel
- beyond reproach
- hatasız
- beyond reproach
- kusursuz
- beyond the sea
- denizlerin ötesinde
- beyond a reasonable doubt
- makul bir şüphe götürmez
- beyond capacity
- kapasitesi ötesinde
- beyond cold
- soğuk üstü
- beyond control
- kontrolü dışında
- beyond description
- Kelimelerle tarif edilemez bir biçimde, aşırı ölçüde, (şaşkınlık belirtir). "İ was shocked beyond description when İ saw that horrible accident!"
- beyond doubt
- umutsuz vaka
- beyond doubt, cannot be doubted
- şüphesiz, şüphe olamaz
- beyond finite
- sonlu ötesi
- beyond help
- yardım ötesinde
- beyond him
- Onun ötesinde
- beyond his means
- Onun anlamı ötesinde
- beyond hope
- umut ötesinde
- beyond life
- hayatın ötesinde
- beyond management
- yönetim ötesinde
- beyond number
- sayısız
- beyond of
- ötesinde
- beyond one
- Bir ötesinde
- beyond one's depth
- (deyim) Boyunu aşan, bilgi ve yeteneği dışında
- beyond one's means
- (deyim) Karşılyabileceğinden fazla harcayarak, müsrifçe
- beyond one's means
- biri demektir ötesinde
- beyond or outside of the tropics
- ötesinde veya tropik dışında
- beyond reach
- ulaşamayacağımız
- beyond recognition
- Tanınmayacak şekilde, tanınmayacak halde
- beyond recognition
- tanınmayacak
- beyond redemption
- umutsuz vaka
- beyond that
- bunun ötesinde
- beyond the bounds of
- --in sınırlarını aşmış
- beyond the bounds of reason
- aklın sınırları ötesine
- beyond the call of duty
- (deyim) Gereğinden fazla, haddinden fazla
- beyond the call of duty
- (deyim) Much more than should be expected
If your waiter goes beyond the call of duty, leave a bigger tip.
- beyond the normal; unusual (french)
- normal ötesinde; alışılmadık (fransızca)
- beyond the realms of possibility
- İmkân dahilinde olmayan, imkânsız
- beyond the sea
- deniz ötesinde
- beyond the sea, over the sea
- deniz, deniz ötesinde
- beyond what is necessary
- ötesinde gerekli olanın
- beyond, later
- Daha sonra ötesinde
- beyond all bearing
- çekilmez
- beyond all bearing
- dayanılmaz
- beyond all bearing
- katlanılmaz
- beyond all blame
- bütün suçlamalardan uzak
- beyond all bounds
- sınırı aşmış
- beyond all question
- şüphe götürmez
- beyond all question
- kuşkusuz
- beyond bearing
- çekilmez
- beyond bearing
- meyvelerini taşıyamayan
- beyond bearing
- dayanılmaz
- beyond belief
- inanılmaz
- beyond belief
- (Fiili Deyim ) inanılmaz , olağan üstü
- beyond belief
- güvenilmez
- beyond cavil
- tartışma kabul etmez
- beyond cavil
- itiraz kaldırmaz
- beyond cognizance
- yetkiyi aşan
- beyond cognizance
- yetki dışında
- beyond compare
- mukayese kabul etmez
- beyond compare
- kıyaslanamaz
- beyond controversy
- tartışmasız
- beyond dispute
- tartışma götürmez
- beyond dispute
- apaçık
- beyond dispute
- su götürmez
Bu su götürmez bir şey.
- This is beyond dispute.
- beyond doubt
- şüphe götürmez
Onun dürüstlüğü şüphe götürmez.
- His honesty is beyond doubt.
- beyond endurance
- çekilmez
- beyond endurance
- dayanılmaz
- beyond line of sight
- (Askeri) görüş hattı ötesinde
- beyond measure
- son derece
- beyond measure
- haddinden fazla
- beyond number
- sayısız, sayılamaz
- beyond one's power
- gücünü aşan
- beyond one's power
- aşan
- beyond one's purse
- harcı değil
- beyond one's purse
- gücünü aşar
- beyond praise
- (isim)fis, mükemmel
- beyond praise
- nefis
- beyond praise
- mükemmel
- beyond question
- şüphe götürmez
- beyond redemption
- ıslah olmaz
- beyond redemption
- kurtarılamaz
- beyond repair
- tamir edilemeyecek şekilde
- beyond retrieve
- dönüşü olmayan
- beyond retrieve
- çaresiz
- beyond retrieve
- telâfisi imkânsız
- beyond the seas
- denizaşırı
- beyond the shadow of doubt
- hakkında en küçük bir kuşku olmaksızın
- beyond the veil
- öbür dünyada
- beyond visual range
- (Askeri) görüş mesafesi dışında
- beyond/out of reach
- erişilmez, yetişilmez
- beyond/past redemption
- kurtarılamaz
- be beyond/without a shadow of a doubt
- zerre kadar şüphe kalmamak
- be beyond belief
- inanılması mümkün olmamak, inanılmaz olmak
- be beyond dispute
- tartışma götürmemek
- be beyond one's ken
- aklı ermemek
- be beyond one's ken
- (birinin) hiç bilmediği bir şey olmak
- be beyond one's power
- elinde olmamak
- be beyond s.o.'s grasp
- birinin kavrayışının dışında olmak
- be beyond s.o.'s grasp
- birinin
- be beyond s.o.'s grasp
- birinin elinden kurtulmuş olmak: They're beyond his grasp now. O artık onlara dokunamaz
- be beyond the pale
- hiç kabul olunacak/onaylanacak bir şey olmamak
- be beyond/without a
- zerre kadar şüphe kalmamak
- go beyond the limit
- haddini aşmak
- great beyond
- (Konuşma Dili) öbür dünya
- beyond doubt
- şüphesiz
- beyond doubt
- kuşkusuz
Onun masum olduğuna kuşkusuz olarak inanıyorum.
- I believe beyond doubt that she is innocent.
- beyond question
- tartışmasız
- beyond question
- (deyim) sorgusuz sualsiz