Bu muhteşem katedral orta çağlara kadar dayanır.
- This magnificent cathedral dates back to the Middle Ages.
O yer hiçbir yerin ortasında değildir.
- That place is in the middle of nowhere.
Sen de ortancasın, değil mi?
- You're a middle child, too, aren't you?
Ben üç çocuktan ortanca olanım.
- I'm the middle child of three.
Hediyen bir çölün ortasındaki bir vahanın keşfi gibiydi.
- Your gift was like discovery of an oasis in the midst of a desert.
Ruhun karanlık gecesi hayatın ortasındaki ölümdür.
- The dark night of the soul is death in the midst of life.
Kaplan kafesin ortasına uzanmıştı.
- The tiger laid in the middle of the cage.
En uzun parmak orta parmaktır.
- The middle finger is the longest.
Üzengi örs ve iç kulak arasında, orta kulakta bir kemiktir.
- The stirrup is a bone in the middle ear, between the anvil and the inner ear.
Bu iki seçenek arasında orta yol yoktur.
- There is no middle ground between these two options.
Konuşmasının ortasında bayıldı.
- He fainted in the midst of his speech.
Istasyon şehrin ortasında.
- The station is the middle of the city.