Sonsuzluk vardır. Burada var...
- Eternity exists. It exists here...
İki teori arasında çok büyük bir fark vardır.
- There exists an enormous difference between the two theories.
Tanrı var ama şifreyi unutmuş.
- God exists, but he forgot the password.
Allah'ın var olduğuna inanmıyorum.
- I do not believe that God exists.
Tom'un bilgiyi nasıl elde ettiğini biliyor musun?
- Do you know how Tom obtained the information?
Sonunda, istediğimizi elde ettik.
- In the end, we obtained what we wanted.
Bay Johnson teorisinde ısrar ediyor.
- Mr Johnson insists on his theory.
Oğlunun masum olduğu konusunda ısrar ediyor.
- She insists on her son being innocent.
Kömür katranının damıtılmasıyla elde edilen bileşenler aşağıda gösterildiği gibidir.
- The components obtained by distillation of coal tar are as shown below.
Our family consists of five members.
- Unsere Familie besteht aus fünf Personen.
The true art of life consists in seeing the miraculous in the everyday.
- Die wahre Lebenskunst besteht darin, im Alltäglichen das Wunderbare zu sehen.