benzerlikler

listen to the pronunciation of benzerlikler
Türkçe - İngilizce
analogies
similarities

What are some similarities among ethnic groups? - Etnik guruplar arasındaki bazı benzerlikler nedir?

I see the similarities. - Benzerlikler görüyorum.

benzerlik
similarity

The similarity is pretty vague. - Benzerlik oldukça belirsiz.

I am not writing about myself. Any similarity is purely coincidental. - Kendim hakkında yazmıyorum. Her bir benzerlik tamamiyle tesadüftür.

benzerlik
resemblance

The resemblance is uncanny. - Benzerlik olağanüstü.

All characters appearing in this work are fictitious. Any resemblance to real persons, living or dead, is purely coincidental. - Bu eserde görünen tüm karakterler tamamen hayal ürünüdürler. Yaşayan ya da ölü gerçek kişilere olan herhangi bir benzerlik sadece rastlantıdır.

benzer
similar

In his essay Esperanto: European or Asiatic language Claude Piron has shown the similarities between Esperanto and Chinese, thereby putting to rest the notion that Esperanto is purely eurocentric. - Esperanto: Avrupa veya Asya dili denemesinde Claude Piron, Esperanto ve Çince arasındaki benzerliği gösterdi ve Esperanto'nun yalnızca Avrupa merkezli olduğunu ortaya koydu.

It's possible that the drinking water has chlorine, lead, or similar contaminants in it. - İçme suyunda klor, kurşun ya da benzer kirletici madde bulunması mümkün.

benzerlikler göstermek
show similarities
benzerlikler göstermek
share similarities
benzer
{i} like

He is a bit like his father. - O, biraz babasına benzer.

The two brothers are as like as two peas. - İki erkek kardeş iki bezelye tanesi kadar benzer.

benzer
{s} same

In a similar situation, I'd do the same. - Benzer bir durumda, aynı şeyi yaparım.

Excessive gambling causes the same brain changes as a drug addiction. - Fazla kumar, uyuşturucu bağımlılığına benzer beyin değişimlerine neden olur.

benzer
mock
benzer
analogous
benzerlik
parallel
benzerlik
{i} approach
benzerlik
{i} likeness
benzer
counterpart
benzer
closely
benzer
similar, like, resembling, alike, akin (to), analogous (to/with)
benzer
{i} match

We shall never see her match. - Biz onun benzerini asla görmeyeceğiz.

Tom and Mary bought matching shirts. - Tom ve Mary benzer gömlekler satın aldılar.

benzer
{s} allied
benzerlik
uniformity
benzerlik
affinity
benzerlik
identity
benzerlik
similar

What are some similarities among ethnic groups? - Etnik guruplar arasındaki bazı benzerlikler nedir?

Do you see any similarities? - Sen herhangi bir benzerlik görüyor musun?

benzerlik
similarities

I see the similarities. - Benzerlikler görüyorum.

Do you see any similarities? - Sen herhangi bir benzerlik görüyor musun?

benzerlik
{i} conformity
benzer
{s} indistinguishable
benzer
stand-in
benzer
look-alike
benzer
much of a muchness
benzer
para-
benzer
congener
benzer
fetch
benzer
as such
benzer
(Havacılık) araloque
benzer
(Bilgisayar) similar to

I think it's unlikely that aliens similar to what we see in the movies have ever visited our planet. - Filmlerde gördüklerimize benzer uzaylıların şu ana kadar gezegenimizi ziyaret etmiş olmalarının olası olmadığını düşünüyorum.

The potato ricer, similar to the garlic press, is essential to making lefse. - Sarmısak presine benzer, patates presi lefse ,Norveç patates yemeği, yapmak için gereklidir.

benzer
in common with
benzer
corresponding
benzer
comparable
benzer
(Kanun) quasi
benzer
homeo-
benzer
akin
benzer
spurious
benzer
(Biyokimya) analog

I see no analogy between your problem and mine. - Problemlerimiz arasında benzerlik görmüyorum.

benzer
alike

The two brothers are very much alike. - İki erkek kardeş birbirine çok benzer.

Great minds think alike. - Büyük akıllar benzer düşünürler.

benzer
uniform
benzer
semblable
benzer
(Matematik) congruent
benzer
analogous with
benzer
of a piece with
benzer
duplicate
benzer
homo-
benzerlik
semblance
benzerlik
same
benzerlik
alikeness
benzerlik
correspondence
benzerlik
(İstatistik) likelihood
benzerlik
analogousness
benzerlik
conformability
benzerlik
selfsameness
benzerlik
approximation
benzer
homo
benzer
parallel
benzer
conformable
benzer
congruent with
benzer
fellow
benzer
look alike

All those flowers look alike. - Bütün bu çiçekler benzer görünüyor.

Tom's children all look alike. - Tom'un çocuklarının hepsi benzer görünüyor.

benzerlik
similitude
benzerlik
analogy

I see no analogy between your problem and mine. - Problemlerimiz arasında benzerlik görmüyorum.

benzerlik
comparison
benzerlik
congruence
benzer
phane
benzer
congeneric
benzer
analagous
benzer
image

They are the spitting image of one another. - Onlar birbirlerinin benzeri.

benzer
homoeo [Brit.]
benzer
homologous
benzer
congenerical
benzer
approximate
benzer
congenerous
benzer
analogue
benzer
kindred
benzer
similar, like, resembling
benzer
correlative
benzer
in common

We have many things in common: hobbies, educational background, and so on. - Bizim ortak çok şeyimiz var: hobiler, öğretim durumu, ve benzeri.

benzer
similar thing
benzer
simulant
benzer
analogical
benzer
vicinal
benzer
of a piece
benzer
cin. stand-in, double
benzer
stand in
benzer
connate
benzer
analogic
benzer
double
benzer
homeo
benzer
suchlike
benzer
congruence
benzer
kin

Each kind of atom has a certain unique number of particles called protons, neutrons, and electrons in it. - Her tür atomun içinde protonlar, nötronlar ve elektronlar denilen belirli benzersiz parçacıkları vardır.

The kind of jokes you tell are very similar to the kind Tom tells. - Anlattığın fıkraların türü Tom'un anlattığı türe çok benzer.

benzer
congruous
benzer
para
benzer
homoeo
benzer
vicinsl
benzerlik
mimicry
benzerlik
parallelism
benzerlik
similarity, resemblance
benzerlik
kinship
benzerlik
propinquity
benzerlik
sameness
benzerlik
community
benzerlik
similarity, resemblance, likeness, similitude, sameness, comparison, affinity, correspondence, analogy, identity
benzerlik
parity
benzerlik
congeniality
Türkçe - Türkçe

benzerlikler teriminin Türkçe Türkçe sözlükte anlamı

Benzer
emsal
Benzer
(Osmanlı Dönemi) MÂİL
Benzerlik
paralellik
benzer
Nitelik, görünüş ve yapı bakımından bir başkasına benzeyen veya ona eş olan (şey), müşabih, mümasil: "Baksana kız, paşaya benzer yerim var mı benim?"- H. Taner
benzer
Bazı önemsiz veya tehlikeli sahnelerde asıl oyuncunun yerine çıkan, yapı ve yüz bakımından bu oyuncuyu andıran kimse, dublör
benzer
Benzeşim
benzer
Nitelik, görünüş ve yapı bakımından bir başkasına benzeyen veya ona eş olan (şey), müşabih, mümasil
benzerlik
İki üçgende köşelerinin eşlenmesine göre karşılıklı açıların eş ve karşılıklı kenarların orantısından doğan durum
benzerlik
Benzer olma durumu
benzerlik
Benzer olma durumu: "Türk işleri ile Roma ve Bizans işleri arasında benzerlik bulunamaz."- F. R. Atay. İki üçgende köşelerinin eşlenmesine göre karşılıklı açıların eş ve karşılıklı kenarların orantısından doğan durum