beni̇msemek teriminin Türkçe İngilizce sözlükte anlamı
- benimsemek
- (Hukuk) adopt
Adopting the new policy was the best thing this company ever did.
- Yeni politikayı benimsemek, bu şirketin şimdiye kadar yaptığı en iyi şeydi.
Following the demographic data, the government was obliged to adopt a policy that would stimulate birth rate.
- Demografik verileri izleyerek, hükümet doğum oranını teşvik edecek bir politika benimsemek zorunda kalmıştı.
- benimseme
- {i} adoption
The puppy's single good eye begs me for adoption.
- Yavru köpeğin tek iyi gözü benimseme için yalvarıyor.
- benimsemek
- embrace
- benimsemek
- espouse
- benimsemek
- (Kanun) absorption
- benimsemek
- naturalize
- benimsemek
- appropriate
- benimsemek
- take on
- benimsemek
- (Politika, Siyaset) adoption
- benimsemek
- take over
- benimsemek
- embark on
- benimsemek
- latch on to
- benimsemek
- commandeer
- benimsemek
- be sold on
- benimsemek
- assimilate
- benimsemek
- seize upon
- benimsemek
- seize
- benimsemek
- interiorize
- benimsemek
- take up seriously
- benimsemek
- to make (something) one's own, assimilate, absorb, imbibe
- benimsemek
- to appropriate, to adopt
- benimsemek
- internalize
- benimsemek
- to appropriate; to consider or treat (something) as if it were one's own property
- benimsemek (haksız yere)
- arrogate
- benimseme
- espousal
- benimse
- (Bilgisayar) accept
Jackson accepted their advice.
- Jackson onların tavsiyesini benimsedi.
- benimse
- (Bilgisayar) set
- benimseme
- embrace
We should embrace that.
- Onu benimsememiz gerekir.
- benimseme
- appropiation
- benimseme
- adopt
The puppy's single good eye begs me for adoption.
- Yavru köpeğin tek iyi gözü benimseme için yalvarıyor.
Following the demographic data, the government was obliged to adopt a policy that would stimulate birth rate.
- Demografik verileri izleyerek, hükümet doğum oranını teşvik edecek bir politika benimsemek zorunda kalmıştı.
- benimseme
- embracement
- benimseme
- acception
- benimsemek
- nibble
- benimsemek
- nibble at
- benimsemek
- applaud
- benimse
- adopted
Tom adopted a new policy.
- Tom yeni bir politika benimsedi.
He adopted the new method.
- O, yeni yöntemi benimsedi.
- benimseme
- appropriation; assimilation
- benimseme
- appropriation; espousal
- benimseme
- assimilation, making (something) one's own
- benimseme
- {i} appropriation
- benimsemek
- {f} hug
- bir kuramı benimsemek
- espouse a theory
- dini benimsemek
- adopt a religion
- strateji benimsemek
- (Hukuk) adopt a strategy
- uygun koşullar benimsemek
- (Hukuk) adopt appropriate measures