Tom çok sıkıntılı görünüyor.
- Tom looks very troubled.
Mary'nin sıkıntılı bir geçmişi var.
- Mary has a troubled past.
Seni çok fazla rahatsız ettiğim için üzgünüm.
- I am sorry that I have troubled you so much.
Sizi rahatsız ettiğim için çok üzgünüm.
- I'm very sorry to have troubled you.
Bulanık sularda balık tutmaya mı çalışıyorsun?
- Are you trying to fish in troubled waters?
Sizi rahatsız ettiğim için üzgünüm.
- I am sorry to have troubled you.
O, haberden rahatsız olmuş görünüyordu.
- She looked troubled by the news.
Mary'nin sıkıntılı bir geçmişi var.
- Mary has a troubled past.
Tom gerçekten sıkıntılıydı.
- Tom was genuinely troubled.
He has consistently endeavored to help the poor.
- Er hat sich ständig bemüht, den Armen zu helfen.
He endeavored to win the contest.
- Er bemühte sich, den Wettbewerb zu gewinnen.