belonging to

listen to the pronunciation of belonging to
İngilizce - Türkçe
e  ait
e ait
ait

Bu Paris şehrine ait sanat eserlerinin genel stokudur. - It is the general inventory of art works belonging to the City of Paris.

Japon Diş Hekimleri Birliği sorunu Japon Diş Hekimleri Birliğinden LDP ye ait olan Diyet üyelerine yapılan gizli bağışlarla ilgili bir olaydır. - The Japanese Dentists Association affair is an incident concerning secret donations from the Japanese Dentists Association to Diet members belonging to the LDP.

-e ait
belong to
ait olmak
own
sahip olmak

Tom her şeye kendi yoluyla sahip olmak zorunda. - Tom has to have everything his own way.

Kendi çocuklarından birine sahip olmak yerine bir çocuk evlat edinmeye karar verdiler. - They decided to adopt a child rather than having one of their own.

own
kendi

Bazı ülkelerde, birinin kendi işini bile kamuya bırakamaması oldukça saçmadır. - It is rather ridiculous that, in some countries, a person cannot even release their own work into the public domain.

Onu kendi gözlerimle gördüm. - I saw it with my own eyes.

own
{f} -in sahibi/malı olmak: Do you own this house? Bu evin sahibi siz misiniz?
own
{s} kendisinin

Tom, kendisinin en kötü düşmanı. - Tom is his own worst enemy.

Hiç kimse kendisinin düşmanı değildir. - Nobody is his own enemy.

own
{s} kendine özgü, özel, kendinin, kendi: her own book onun kendi kitabı. a character of its own kendine özgü bir şahsiyet
belong to
yararlı olmak
belong to
ilgili olmak
belong to
bağlı olmak
belong to
üyesi olmak
belong to
malı olmak (bir şey birinin)
belong to
uygun olmak
belong to
yeri olmak
belong to
mensup olmak
belonging
{i} eşya

Tom tüm eşyalarını bir araya toplandı. - Tom gathered together all his belongings.

Bütün bunlar kişisel eşyalarınız mı? - Are these all your belongings?

belonging
ait olarak
belonging
ait olma
belonging
mensup
own
(Ticaret) risk kendi rizikosu
own
malı olmak
belong to
ait ol

Bana bu kitapların kime ait olduğunu söyle. - Tell me whom these books belong to!

Japonlar kendilerini ait oldukları grupla tanımlamak eğilimindedir. - The Japanese tend to identify themselves with the group they belong to.

belonging
{f} ait ol

Biz belgenin onun erkek kardeşine ait olduğu gözüyle baktık. - We regarded the document as belonging to her brother.

Japon Diş Hekimleri Birliği sorunu Japon Diş Hekimleri Birliğinden LDP ye ait olan Diyet üyelerine yapılan gizli bağışlarla ilgili bir olaydır. - The Japanese Dentists Association affair is an incident concerning secret donations from the Japanese Dentists Association to Diet members belonging to the LDP.

own
itiraf etmek
own
tanımak

Robotların, kendi kararlarını verebilmelerine olanak tanımak tehlikeli olabilir; çünkü sahiplerine karşı çıkabilirler. - Allowing robots to take their own decisions can be dangerous, because they can turn against their owner.

Belonging
aidiyet
belong to
a ait
belonging
kişisel eşya

Onların hepsi benim kişisel eşyalarım. - They are all my personal belongings.

Tom kişisel eşyalarının hepsini sattı. - Tom sold all of his belongings.

o'
o '
own
edin(mek)
belonging
(Sosyoloji, Toplumbilim) aidiyet (gad)
own
teslim etmek
own
(Avrupa Birliği) kendi,öz
own
(sıfat) öz, kendisinin
own
{f} kabul etmek, itiraf etmek
own
{f} kabullenmek
own
dili tam ve doğru olarak itiraf etmek
İngilizce - İngilizce
own
fitting to, owned by
o'
belonging
Present participle of belong
belonging
The action of the verb to belong

A need for belonging seems fundamental to humans.

belonging
1. (usually used in plural) possession 2. Close or intimate relationship: "A sense of belonging."
belong to
be a part or adjunct; "the uniform looks like it belonged to a museum collection
belonging
That which belongs to one; that which pertains to one; hence, goods or effects
belonging
Something physical that is owned
belonging
{i} membership, quality of being a part of, association
belonging
happiness felt in a secure relationship; "with his classmates he felt a sense of belonging"
belonging
happiness felt in a secure relationship; "with his classmates he felt a sense of belonging
belonging
The action of the verb to belong (somewhere)
belonging
Family; relations; household
belonging
That which is connected with a principal or greater thing; an appendage; an appurtenance
belonging to