belki

listen to the pronunciation of belki
Türkçe - İngilizce
maybe

In retrospect, maybe I shouldn't have posted that photo in my blog. - Geriye dönüp bakıldığında, belki de o fotoğrafı benim bloğa koymamalıydım.

Maybe we can make a deal. - Belki de bir anlaşma yapabiliriz.

perhaps

I studied for perhaps two hours. - Belki iki saat boyunca ders çalıştım.

Perhaps it will rain in the afternoon. - Belki öğleden sonra yağmur yağacak.

perchance
i dare say
perhaps, maybe
peradventure
possibly

I can't possibly make lunch. - Belki öğle yemeği yapamam.

Tom said that he couldn't possibly eat any more. - Tom artık belki yemek yiyemiyeceğini söyledi.

contingently
mayhap
likely
haply
lest

I took my umbrella lest it rain. - Belki yağmur yağar diye şemsiyemi aldım.

belki de
maybe

Maybe Tom didn't see us. - Belki de Tom bizi anlamadı.

Maybe we can make a deal. - Belki de bir anlaşma yapabiliriz.

belki de
it's possible that
belki de
may well be
belki de hiç
seldom
belki de hiç
if ever
belki başka zaman
Maybe next time
belki de
probably

I'm very busy so probably I won't be able to come tomorrow. - Çok meşgulüm, bu nedenle belki de yarın gelemeyeceğim.

She probably didn't have sex with him. - Belki de onunla seks yapmadı.

belki de
it's possible that ..., maybe
belki de
it may even be that
belki nevrozu
(Pisikoloji, Ruhbilim) perhaps neurosis
belki de
presumably
garip belki ama
strangely enough
Türkçe - Türkçe
Olsa olsa, ya ... ya, ihtimal
Olsa olsa, ya ... ya, ihtimal: "Belki bir sabah vakti, belki bir gece yarısı / Artık nefes almayı bırakıp gideceğiz."- Z. O. Saba
BELKİ
(Osmanlı Dönemi) Umulur, ihtimal, olabilir
BELKİ
(Osmanlı Dönemi) Kat'iyyetle. Dahi. Şüphesiz
BELKİ
(Osmanlı Dönemi) Hattâ
belki