belirt

listen to the pronunciation of belirt
Türkçe - İngilizce
{f} stating

Tom was merely stating a fact. - Tom sadece bir gerçeği belirtiyordu.

In the introduction, the author is stating as follows. - Giriş bölümünde, yazar aşağıda gösterildiği gibi belirtiyor.

{f} stated

The boy stated that he would give a bouquet of roses to the girl that he liked, talk with her, and invite her to have a coffee. - Oğlan hoşlandığı kıza bir buket gül vereceğini, onunla konuşacağını ve onu bir kahve içmeye davet edeceğini belirtti.

He clearly stated that point. - O, konuyu açıkça belirtmiştir.

designate
{f} specified

He arrived five minutes after the specified time. - O, belirtilen zamandan beş dakika sonra geldi.

The specified email is already registered. - Belirtilen eposta adresi zaten kaydedilmiş.

{f} highlighting
{f} specifying
point out

Love your enemies, for they point out your mistakes. - Senin hatalarını belirttikleri nedeniyle düşmanlarını sev.

Please point out my mistake. - Lütfen benim hatamı belirt.

cite

In the 1950's, the Finns were cited as having one of the least healthy diets in the world. - 1950'lerde, Finler dünyadaki en az sağlıklı diyetlerden birine sahip olarak belirtildiler.

specify

They didn't specify the year. - Onlar yılı belirtmedi.

He didn't specify when he would return. - O, ne zaman döneceğini belirtmedi.

{f} highlight
state

The president stated his position on the issue. - Başkan konuyla ilgili kişisel görüşünü belirtti.

The boy stated that he would give a bouquet of roses to the girl that he liked, talk with her, and invite her to have a coffee. - Oğlan hoşlandığı kıza bir buket gül vereceğini, onunla konuşacağını ve onu bir kahve içmeye davet edeceğini belirtti.

pointout
belir
(Bilgisayar) appear

A form appeared in the darkness. - Karanlıkta bir şekil belirdi.

A look of contentment appeared on his face. - Onun yüzünde bir memnuniyet görüntüsü belirdi.

belir
appearing
belir
spring up
belirt