belirlilik

listen to the pronunciation of belirlilik
Türkçe - İngilizce
certainty
determinism
specificity
definiteness
determinacy
belirli
significant
belirli
{s} definite

There is a definite time to return the book. - Kitabın geri dönüşü için belirli bir zaman yoktur.

The uncertainty about the weather has had a definite effect upon the Englishman's character. - Hava hakkındaki belirsizlik İngilizlerin karakterlerinde belirli bir etkiye sahiptir.

belirli
specific

I've heard that it is best to always feed your dog at a specific time every day. - Köpeğinizi her gün belirli bir zamanda beslemenin en iyisi olduğunu duydum.

We have specific proof of your innocence. - Bizim masumiyetinle ilgili belirli bir kanıtımız var.

belirli
certain

I can trust him to a certain extent. - Belirli bir ölçüde ona güvenebilirim.

The third star belonged to a certain king. - Üçüncü yıldız belirli bir krala ait oldu.

belirli
particular

I have nothing particular to do. - Yapacak belirli bir şeyim yok.

Slotted spoons have a particular role in the traditional absinthe ritual. They are used to hold a sugar cube over a glass as one dissolves it into her drink with cold water. - Oluklu kaşıklar geleneksel pelin ayininde belirli bir role sahiptir.Onlar bir adet küp şekeri soğuk suyla bardaklarının içine eritmek için küp şekeri bardağın üstünde tutmak için kullanılır.

belirlilik eşiti
(Ticaret) certainty-equivalent
belirlilik eşitliği
(Ticaret) certainty-equivalent
belirli
precise
belirli
concrete
belirli
discrete
belirli
(Gıda) explicit function
belirli
limited
belirli
(Ticaret) settled
belirli
determinateness
belirli
acquired
belirli
notable
belirli
firm
belirli
slipt
belirli
determinate
belirli
stated
belirli
set

I set myself realistic goals. - Kendime gerçekçi hedefler belirliyorum.

I've kept a blog before. I didn't really have a set theme; I just blogged about whatever happened that day. - Ben daha önce bir blog tuttum. Gerçekten belirli bir konum yoktu; Sadece o gün olan herhangi bir şeyi blogladım.

belirli
unambiguous
Belirli
given

The more people buy a given item of merchandise, the higher its price. - İnsanlar malların belirli bir öğesini ne kadar çok alırsa, onun fiyatı o kadar yüksek olur.

belirli
certain to
belirli
determined, certain, definite, particular
belirli
definitive
belirli
clear
belirli
prescribed
Türkçe - Türkçe
Belirli olma durumu
Belirli
makul
belirli
Açık ve kesin olarak sınırlanmış veya kararlaştırılmış olan, muayyen
belirli
Açık ve kesin olarak sınırlanmış veya kararlaştırılmış olan, muayyen: "Öteki arkadaşımız da belirli saatte nöbetinin başında olacaktı."- E. Bener