There's no documented proof.
- Belgelenmiş bir kanıt yok.
He died soon after he received the documents.
- Belgeleri aldıktan kısa bir süre sonra öldü.
The role of the historian is less to discover and catalog documents than to interpret and explain them.
- Tarihçinin rolü daha az keşfetmek ve onları çevirmek ve açıklamak yerine belgelerin kataloğunu hazırlamaktır.
I had no alternative but to document the war crimes.
- Savaş suçlarını belgelemekten başka seçeneğim yoktu.
I had no alternative but to document the war crimes.
- Savaş suçlarını belgelemekten başka seçeneğim yoktu.