Bu kaza onun gözünün önünde oldu.
- Dieser Unfall ist vor seinen Augen passiert.
Mutlu olmak için çok şeye gerek yok. Gözün görsün, kalbin anlasın ve ruhun yaşasın.
- Viel braucht man nicht, um glücklich zu sein; Augen, die erkennen können, ein Herz welches versteht und eine Seele die lebt, reicht.
Bu formda bir mürekkep lekesi yaptım.
- I got an ink blot on this form.
Kağıtta mürekkep lekeleri vardı.
- There were ink blots on the paper.
Bu formda bir mürekkep lekesi yaptım.
- I got an ink blot on this form.