bekle-

listen to the pronunciation of bekle-
Türkçe - İngilizce
wait-
<span class="word-self">beklespan>
expect

Did that hotel meet your expectations? - Otel beklentilerini karşıladı mı?

Don't expect too much. - Çok fazla şey bekleme.

<span class="word-self">beklespan>
hold on

If you hold on a moment, I will get Jane on the phone. - Eğer biraz beklerseniz, Jane'i telefona alacağım.

Hold on a moment, please. - Biraz bekleyin, lütfen.

<span class="word-self">beklespan>
hang on

Hang on a minute. I'll call Jimmy. - Bir dakika bekle. Jimmy'yi arayacağım.

Hang on till I get to you. - Seni alana kadar bekle.

<span class="word-self">beklespan>
wait

I'll wait here until she comes. - O gelene kadar burada bekleyeceğim.

You shouldn't wait here. - Burada beklememen gerekir.

<span class="word-self">beklespan>
held on
<span class="word-self">beklespan>
{f} expected

It is expected that the tsunami surge will be ten meters or less. - Tsunami dalgalarının on metre ya da daha az olacağı beklenmektedir.

The math homework proved to be easier than I had expected. - Matematik ev ödevi beklediğimden daha kolay çıktı.

<span class="word-self">beklespan>
(Bilgisayar) pause

Tom put the key in the lock and paused a moment before he turned it. - Tom anahtarı kilide taktı ve onu çevirmeden önce bir süre bekledi.

Tom hit the pause button. - Tom bekletme butonuna bastı.

<span class="word-self">beklespan>
hold your horses
<span class="word-self">beklespan>
(Bilgisayar) waitfor
<span class="word-self">beklespan>
(Konuşma Dili) not so fast
beni <span class="word-self">beklespan>
wait me
dakika <span class="word-self">beklespan>
(Bilgisayar) minutes
dur-<span class="word-self">beklespan>
(Bilgisayar) hold
<span class="word-self">beklespan>
{f} waiting

Waiting for a bus, I met my friend. - Bir otobüs beklerken, arkadaşımla buluştum.

He kept me waiting for more than an hour. - O beni bir saatten daha fazla bekletti.

<span class="word-self">beklespan>
await

Go over there, and await further instructions. - Oraya git ve daha fazla talimat bekle.

Tom is in jail, awaiting trial. - Tom duruşmayı beklerken hapistedir.

<span class="word-self">beklespan>
bide

We need to bide our time. - Zamanımızı beklemeliyiz.

We just need to bide our time. - Sadece uygun zamanı beklemeliyiz.

<span class="word-self">beklespan>
watch to
<span class="word-self">beklespan>
watch for
<span class="word-self">beklespan>
wait for

I'll wait for him for an hour. - Onu bir saat bekleyeceğim.

Please wait for five minutes. - Lütfen beş dakika bekle.

<span class="word-self">beklespan>
bode
<span class="word-self">beklespan>
{f} bided
<span class="word-self">beklespan>
{f} biding
<span class="word-self">beklespan>
{f} awaited

Maria awaited him, but he did not come. - Maria onu bekledi ama o gelmedi.

<span class="word-self">beklespan>
look forward

We always look forward to Tom's annual visit. - Tom'un yıllık ziyaretini her zaman sabırsızlıkla bekleriz.

May we look forward to receiving your order? - Siparişinizi almayı dört gözle bekleyebilir miyiz?

<span class="word-self">beklespan>
hold#on
<span class="word-self">beklespan>
look#forward
<span class="word-self">beklespan> de gör
wait and see
<span class="word-self">beklespan> de gör
wait and find out
<span class="word-self">beklespan> ve gör
wait and see
<span class="word-self">beklespan> ve gör politikası
(Hukuk) wait and see policy
biraz <span class="word-self">beklespan>
wait a little
spor <span class="word-self">beklespan>
(Bilgisayar) sports wait
yolculuk <span class="word-self">beklespan>
(Bilgisayar) travel wait