begin teriminin İngilizce Türkçe sözlükte anlamı
- başlamak
Birlikte başlamak için buraya gelmemeliydin.
- You shouldn't have come here to begin with.
O, bize başlamak için sinyal verdi.
- He gave us the signal to begin.
- {f} başlatmak
- başla
Doğum,bir şekilde,ölümün başlangıcıdır.
- Birth is, in a manner, the beginning of death.
Yağmur başlamadan önce geri dönelim.
- Let's go back before it begins to rain.
- vücut bulmak
- ihdas etmek
- zuhur etmek
- {f} girişmek
- ön ayak olmak
- başlangıç
Başlangıç işin en önemli kısmıdır.
- The beginning is the most important part of the work.
İyi bir başlangıç iyi bir bitiş yapar.
- A good beginning makes a good ending.
- atılmak
- açmak
- adım atmak
- çığır açmak
- bismillah demek
- başlama
Yağmur başlamadan önce geri dönelim.
- Let's go back before it begins to rain.
Şaşırmak, merak etmek, anlamaya başlamaktır.
- To be surprised, to wonder, is to begin to understand.
- {f} koyulmak
- {f} doğmak
- {f} meydana gelmek
- {f} (be.gan, be.gun, --ning)
- {f} önayak olmak
- ilk adımı atmak meydana gelmek
- yüz tutmak
- beginning
- başlangıç
Başlangıç işin en önemli kısmıdır.
- The beginning is the most important part of the work.
İyi bir başlangıç iyi bir bitiş yapar.
- A good beginning makes a good ending.
- beginning
- {i} baş
Başlangıç işin en önemli kısmıdır.
- The beginning is the most important part of the work.
O, başlangıçta zor olacak, fakat her şey başlangıçta zordur.
- At the beginning it'll be tough, but everything's tough at the beginning.
- begin a new season
- perdelerini açmak
- begin to play
- vizyona girmek
- begin with
- (Konuşma Dili) en başta
- begin a business
- (Ticaret) bir işe başlamak
- begin a business
- (Ticaret) işyeri açmak
- begin a career
- meslek hayatına atılmak
- begin a career
- kariyere başlamak
- begin a group
- (Bilgisayar) grup başlat
- begin a group
- (Bilgisayar) gruba başla
- begin a quest
- arayış içine girmek
- begin afresh
- yeniden başlamak
- begin again
- baştan almak (işi/konuyu)
- begin an operation
- operasyon düzenlemek
- begin an operation
- operasyon başlatmak
- begin beat
- girişmek
- begin check
- (Bilgisayar) denetleme başlangıcı
- begin date
- (Bilgisayar) başlangıç tarihi
- begin decline
- zevale yüz tutmak
- begin dictation
- (Bilgisayar) dikte etmeye başla
- begin erase
- (Bilgisayar) silmeyi başlat
- begin freeform
- (Bilgisayar) serbest formu başlat
- begin legal action against
- (Kanun) yasal işlem başlatmak
- begin legal action against
- (Kanun) yasal yollara başvurmak
- begin message on cover
- (Bilgisayar) iletiye kapakta başla
- begin one's career
- kariyerine başlamak
- begin print job
- (Bilgisayar) yazdırma işine başla
- begin print job
- (Bilgisayar) yazdırma işini başlat
- begin production
- üretime geçmek
- begin quarreling
- kavgaya tutuşmak
- begin scan
- (Bilgisayar) taramayı başlat
- begin searching
- (Bilgisayar) aramaya başla
- begin size
- (Bilgisayar) başlangıç boyutu
- begin studies
- çalışmalara başlamak
- begin style
- (Bilgisayar) başlangıç stili
- begin time
- (Bilgisayar) başlangıç saati
- begin time
- (Bilgisayar) başlama zamanı
- begin to act crazily
- çılgınlaşmak
- begin to be forgotten
- unutulmaya yüz tutmak
- begin to develop
- filizlenmek
- begin to enjoy prosperity
- feraha çıkmak
- begin to fight
- savaş açmak
- begin to go well
- adama dönmek
- begin to go well
- bir adama benzemek
- begin to grow
- terlemek
- begin to hope
- umutlanmak
- begin to loathe
- ikrah getirmek
- begin to make sense
- anlamlı gelmeye başlamak
- begin to mourn
- mateme girmek
- begin to scream
- feryadı basmak
- begin to speak
- söz almak
- begin to suspect
- şüpheye düşmek
- begin to talk
- dillenmek
- begin to use
- kullanıma başlamak
- begin to work
- hayata atılmak
- begin to worry
- endişeye kapılmak
- begin to worry
- endişelenmeye başlamak
- begin with
- (Konuşma Dili) başlangıçta
O, başlangıçta bir şeyi ne kadar severse sevsin bir süre sonra ondan sıkılacaktır.
- He soon grows tired of a thing regardless of how much he liked it to begin with.
- begin with
- evvela
- begin with
- (Konuşma Dili) ilk neden olarak
- begin with
- (Konuşma Dili) başlangıç olarak
- begin works
- çalışmalara başlamak
- begin to flag
- yorulmaya başla
- begin to seem older
- yaşlı gözükmeye başla
- begin a new season
- yeni bir sezona başlamak
- begin of
- başlamadan
- begin of life
- yaşam başlayacak
- begin (of pain)
- ağrının başlaması
- begin at the wrong end
- tersi den başlamak
- begin morning civil twilight
- (Askeri) sabah alacakaranlık başlangıcı, sabah deniz tanı başlangıcı
- begin morning nautical twilight
- (Askeri) sabah alacakaranlık başlangıcı, sabah deniz tanı başlangıcı
- begin spell
- (Askeri) HARF GRUBU BAŞLIYOR: Kriptografide; müteakip grupların harf grupları olduğunu gösteren bir kod grubunun açık karşılığı
- begin spell
- (Askeri) harf grubu başlıyor
- begin to seem older
- yaşlı gözükmeye başlamak
- begin to walk
- ayaklanmak
- begin with
- (Fiili Deyim ) ile başlamak
- before you begin
- başlamadan önce
- began
- başla
Esperanto öğrenmeye başladınız.
- You began to learn Esperanto.
O, geçen yıl o şirket için çalışmaya başladı.
- He began to work for that company last year.
- began
- başlamak
Yağmur yağmaya başladığında biz başlamak üzereydik.
- We were about to start, when it began to rain.
- begin with
- ilk önce
- begin with
- bir kere
- begin with
- ilk olarak
- begin with
- (Konuşma Dili) öncelikle
Öncelikle, bu bir yalan.
- To begin with, this is a lie.
Öncelikle,devlet tahvilleri bir bakkal dükkânı çalıştırmak için yeterli değiller.
- To begin with, the funds are not sufficient for running a grocery store.
- beginning
- başlangıç noktası
- beginning
- neşet
- beginning
- başlayarak
Önümüzdeki hafta başlayarak yeni bir ders kitabı kullanacağız.
- Beginning next week, we'll be using a new textbook.
- beginning
- milad
- beginning
- evvel
- beginning
- esas
- begun
- başlamış
Salona gittiğimizde, konser çoktan başlamıştı.
- When we went to the hall, the concert had already begun.
Fransız ve Hint Savaşı başlamıştı.
- The French and Indian War had begun.
- beginning
- {f} başla
Doğum,bir şekilde,ölümün başlangıcıdır.
- Birth is, in a manner, the beginning of death.
O, başlangıçta zor olacak, fakat her şey başlangıçta zordur.
- At the beginning it'll be tough, but everything's tough at the beginning.
- beginning
- başlangıç çekidi
- begun
- başla
Onunla ilgili anılarım azalmaya başladı.
- My memory of her has begun to recede.
Fransız ve Hint Savaşı başlamıştı.
- The French and Indian War had begun.
- to begin with
- ilk neden olarak
- to begin with
- evvela
- to begin with
- bir kere
- began
- başlardı
- begins
- başlar
Yardımseverlik evde başlar.
- Charity begins at home.
Sabah ibadeti saat on birde başlar.
- Morning worship begins at eleven o'clock.
- begins
- başlıyor
- commence, begin, start
- başlayacak olup, başlamak start
- autoformat begin
- (Bilgisayar) otomatik biçim başlat
- began
- f., bak. begin
- beginning
- menşe
- beginning
- mebde
- beginning
- {i} köken
- beginning
- {s} ilk
O zaman ilkbaharın başlangıcıydı.
- It was then the beginning of spring.
İlk başta işimden hoşlanmadım ama artık ondan hoşlanmaya başlıyorum.
- At first I didn't like my job, but I'm beginning to enjoy it now.
- beginning
- {i} kaynak
Kaynaklar tükenmeye başlıyor.
- The supplies are beginning to give out.
- beginning
- mübaşeret
- beginnings
- baş
Aşkta, sadece başlangıçlar vardır.
- In love, there are only beginnings.
Modern felsefe 19. yüzyılda başlamıştır.
- Modern philosophy has its beginnings in the 19th century.
- beginnings
- bağ
- beginnings
- esas
- begun
- f., bak. begin
- move to line begin
- (Bilgisayar) satır başına taşı
- move to paragraph begin
- (Bilgisayar) paragraf başına taşı
- not begin with
- (Bilgisayar) ilk karakter farklı
- when does boarding begin
- uçağa ne zaman bineceğiz
- when does the game begin
- oyun kaçta başlayacak
- when does the match begin
- maç kaçta başlayacak
- when does the race begin
- at yarışı kaçta başlayacak