Tom evvelki gün müzede bazı ilginç kılıçlar gördü.
- Tom saw some interesting swords at the museum the day before yesterday.
Evvelki gün Amerika'ya yola çıktı.
- She left for America the day before yesterday.
Paris'e çalışmaya gitmeden önce Fransızcamı tazelemeliyim.
- Before going to work in Paris, I must brush up on my French.
Anime yönetmeni Satoshi Kon, kırk yedinci doğum gününden kısa süre önce 24 Ağustos 2010 tarihinde pankreas kanserinden öldü.
- Anime director Satoshi Kon died of pancreatic cancer on August 24, 2010, shortly before his 47th birthday.
Daha önce böyle harika bir film izlediniz mi?
- Have you seen such a wonderful movie before?
Ben daha önce böyle güzel bir kız hiç görmemiştim.
- I had never seen such a beautiful girl before.
John mesleğini ailesinden daha önde tutar.
- John puts his career before his family.
Daha önce o kızla karşılaştım.
- I've met that girl before.
O,bir hafta önce onunla karşılaştığını söyledi.
- He said that he had met her a week before.
Tom öncekinden daha güvende hissetmeye başladı.
- Tom started to feel more confident than before.
Önceki gün orada bıraktılar.
- They left there the day before yesterday.
Evvelce sarhoş oldum; daha da çok olacak gibiyim.
- I've been drunk before and likely will get drunk many more times.
Evlilik öncesi seks mi? Evet, Tom. Bu evlilik öncesi seks anlamına gelir.
- Premarital sex? Yes, Tom. It means sex before marriage.
Tom yarış öncesi gergindi.
- Tom was nervous before the race.
Eskiden kahvaltıdan önce yürüyüş yapardım.
- I used to take a walk before breakfast.
Bizim başkanımız şimdi eskiden olduğu kadar popüler değil.
- Our president is not as popular now, as he was before.
Allah önünde bütün insanlar eşittir.
- All men are equal before God.
Düzinelerce insan istasyonun önünde toplandı.
- Dozens of people gathered before the station.
Önceden tüm hazırlıkları yapmadan kışın dağlara tırmanacak kadar aptal değilim.
- I know better than to climb mountains in winter without making all necessary preparations beforehand.
Biz önceden aperatifleri hazırladık.
- We prepared snacks beforehand.
O, çok geçmeden tövbe etti.
- He came to repent before long.
O çok geçmeden eve döner.
- It won't be long before he returns home.
Vardiyamın öncesinde sadece bir saatim var.
- I only have an hour before my shift.
Uzay teleskobu bize evreni tanımada öncesinden çok daha fazla yardım edecek.
- The space telescope will help us know the universe much better than before.
O, efendisinin öfkesi karşısında geri çekildi.
- He recoiled before his master's anger.
Evlilik teklif etmeden önce düğün planlamak arabayı atın önüne koymaktır.
- Planning the wedding before proposing is putting the cart before the horse.
Sami, çocuklarının ihtiyaçlarını kendi ihtiyaçlarının önüne koydu.
- Sami put the needs of his children before his own needs.
An entrepreneur puts market share and profit before quality, an amateur intrinsic qualities before economical considerations.
He stood before me.
The period before us looks grim because of the economical crisis.
In alphabetical order, cat comes before dog, canine before feline.
I've never done this before.
The case laid before the panel aroused nothing but ridicule.
He died previous to my arrival.
- He died before I arrived.