beautiful, fine, graceful, generous

listen to the pronunciation of beautiful, fine, graceful, generous
İngilizce - Türkçe

beautiful, fine, graceful, generous teriminin İngilizce Türkçe sözlükte anlamı

handsome
hoş
handsome
{s} yakışıklı

Felicja, Łazarz adında yakışıklı bir adamla evli. - Felicja is married to a handsome man called Lazarz.

Yakışıklı mıyım yoksa değil miyim? - Am I handsome or not?

handsome
{s} becerikli
handsome
cömert/güzel/yakışıklı
handsome
{s} büyük

O, büyük ve yakışıklıydı. - He was big and handsome.

handsome
{s} kayda değer
handsome
iyi görünümlü
handsome
cömert

Cömertçe ödüllendirileceksin. - You will be rewarded handsomely.

Ona cömert bir aylık maaş ödenir. - He is paid a handsome monthly salary.

handsome
{s} etkileyici
handsome
{s} eli yatkın
handsome
{s} tecrübeli
handsome
{s} yetenekli

Bu aktör hem yakışıklı hem de yetenekli. - That actor is both handsome and skillful.

handsome
{s} çok, bol; büyük
handsome
iyi

O yakışıklıdır. Ayrıca sporda iyidir. - He is handsome. In addition, he is good at sport.

O yakışıklı değil, şüphesiz, fakat o iyi huyludur. - He is not handsome, to be sure, but he is good-natured.

handsome
{s} güzel

Onun uzun kirpikli güzel koyu gözleri vardı. - He had handsome dark eyes with long lashes.

Çok yakışıklı bir prens istisnai güzel bir prensesle tanıştı. - A very handsome prince met an exceptionally beautiful princess.

handsome
{s} bol
İngilizce - İngilizce
{a} handsome