Takeo matematik problemlerini çözmeye dalmış.
- Takeo is engrossed in solving mathematical problems.
Tom kitabına o kadar dalmıştı ki ön kapı zilini duymadı.
- Tom was so engrossed in his book that he didn't hear the front door bell.
Bir şüphelinin suçlu olduğunu ispatlamak için mahkemedeki savcılar iddialarını kanıtlamak zorundadır.
- Prosecutors in court have to substantiate their claims in order to prove a suspect is guilty.
Bu iddialar için hiçbir bilimsel dayanak yok.
- There is no scientific basis for these claims.