Yaşlandın ve inatçı oldun.
- You've become old and stubborn.
İnatçı yanım babamdan gelmedir.
- I've got my stubbornness from my father.
Eğer inatçı olursan kesinlikle yalnız kalırsın.
- If it becomes stubborn indeed it stands alone.
Mary özür dilemeyecek kadar çok inatçı.
- Mary is too stubborn to apologize.
Aksi olmamalısın ve arkadaş canlısı olmalısın.
- You must not be stubborn and should be friendly.
Bir katır kadar inatçısın! Bu sefer onun haklı olduğunu kabul et.
- You are as stubborn as a mule! For once, accept that she is right.
Tom bir katır kadar inatçı.
- Tom is as stubborn as a mule.
Blood can make a very stubborn stain on fabrics if not washed properly.