Burada daha uzun kalmak istiyorum.
- I want to stay here longer.
Köpeğimin uzun bir kuyruğu var.
- My dog has a long tail.
O kışın bitmesini epeydir özledi.
- He longed for the winter to be over.
Epeydir bu işin içindeyim.
- I've been in this business a long time.
Büyük babamın hayatı uzun ve mutluydu.
- My grandfather's life was long and happy.
Bir bakıma uzun boyunlu ve dişsiz çok büyük çenesi olan dev dinozorlar gibi şu görüntüler ortaya çıktı.
- Those shadows appeared in a way like giant dinosaurs, with a long neck and a very big jaw without teeth.
Uzun zamandır oraya gitmek istemektesin, değil mi?
- You have wanted to go there for a long time, haven't you?
Gerçekten buraya ait olmadığımı hissediyorum.
- I feel that I don't really belong here.
Biz belgenin onun erkek kardeşine ait olduğu gözüyle baktık.
- We regarded the document as belonging to her brother.
Bu araştırma hızlı bir şekilde bitiremeyecek kadar çok uzun.
- This survey is too long to finish quickly.
Umarım otobüs çok geçmeden gelir.
- I hope the bus will come before long.
Tom uzun bir zaman için Fransızca konuşmayı öğrenmeyi deniyordu.
- Tom has been trying to learn to speak French for a long time.
Büyükannemi ziyaret edeli uzun zaman oldu.
- It's been a long time since I visited my grandmother.
Ben, o filmi uzun zaman önce izledim.
- I have seen that film long ago.
Tom uzun zamandır iyi bir ev yemeği yemediğini söyledi.
- Tom said he hadn't had a good home-cooked meal for a long time.
Tom uzun zamandır bir mektup yazmadı.
- Tom hasn't written a letter in a long time.
Köprü ne kadar uzunluktadır?
- How long is the bridge?
Seto Köprüsü ne kadar uzunluktadır?
- How long is the Seto Bridge?
Yollarını kaybettiler, yoksa çoktan varmış olurlardı.
- They lost their way; otherwise, they would have arrived long ago.
Bunu çoktandır yapmak istiyorum.
- I've been wanting to do that for a long time.
NB:Çok uzun süre önce çizildi bu yüzden kalite kötüdür.
- NB: This was drawn a long time ago so the quality is low.
Uzun süre önce o filmi izledim.
- I have seen that film long ago.
Uzun vadeli çıkarların uğruna, biz geliştirme departmanını satmaya karar verdik.
- For the sake of long-term interests, we have decided to sell the development department.
Bu şey aceleye gelmez; onun uzun vadeli planlamaya ihtiyacı var.
- This thing can't be rushed; it needs long-term planning.
Tom uzun sessizliği bozdu.
- Tom broke the long silence.
Biz hepimiz dünyada barış için özlem duyuyoruz.
- We are all longing for peace in the world.
Özlemini çektiğim mutluluğu aramaya hakkım yok muydu?
- Didn't I have a right to seek the happiness I longed for?
You don’t belong here — get out.
That house belongs to me.
Suppose x belongs to \mathbb{R}... (-- written: x \in \mathbb{R}).
I don’t belong to them!.
I stay too long: but here my father comes.
The Rabbit sighed. He thought it would be a long time before this magic called Real happened to him. He longed to become Real, to know what it felt like; and yet the idea of growing shabby and losing his eyes and whiskers was rather sad.
Every uptick made the longs cheer.
It's a long way from the Earth to the Moon.
He threw the ball long.
How long is it until the next bus arrives?.
The pyramids of Egypt have been around for a long time.
... waving cats, because, you know, of course, as long as you keep fresh batteries in them, ...
... Now it has been quite a long morning, an exciting morning. ...