Hayatta bir şey elde etmek istiyorsanız, akıntıya karşı yüzmelisiniz.
- If you want to get something in life, you should go against the flow.
Leyla istediği şeyi elde etmek için cinselliğini kullandı.
- Layla used her sexuality to get what she wanted.
Onu geri getirmek istemez misin?
- Don't you want to get him back?
O her sabah altıda kalkmayı kural haline getirmektedir.
- She makes it a rule to get up at six every morning.
Buraya zamanında gelmek için bu sabah ilk trene yetişmek zorundaydım.
- I had to catch the first train this morning to get here in time.
Eğer trene yetişmek istiyorsan derhal hareket etmelisin.
- You'll have to get a move on if you want to catch the train.
Ayak altında dolaşmak istemiyorum.
- I don't want to get in anybody's way.
O caddede dolaşmak neredeyse olanaksızdı.
- It was almost impossible to get around on that street.
Tom'la anlaşmak çok kolay.
- Tom is very easy to get along with.
Tom bir süre kasabanın dışına çıkmak istediğini söyledi.
- Tom said he wanted to get out of town for a while.
Tom öğleden sonra sadece evden çıkmak zorunda olduğuna karar verdi.
- In the early afternoon, Tom decided that he just had to get out of the house.
Heyecanlanmak kızmakla hiçte aynı değildir.
- Getting excited is not at all the same as getting angry.
Kızmak için hiçbir neden yok.
- There's no reason to get angry.
Tom kaçmak için hiç zaman kaybetmedi.
- Tom lost no time in getting away.
Boston'dan kaçmak zorunda kaldım.
- I had to get away from Boston.
Arabayı tamir ettirmek 300 dolara maloldu.
- It cost $300 to get the car fixed.
Bunu yapabilmemin tek yolunun Tom'u bana yardım ettirmek olduğunu anladım.
- I've figured out that the only way I can do this is to get Tom to help me.
Buraya park etmek için izin aldın mı?
- Did you get permission to park here?
Bir taraftan seni yemeğe davet etmek için, diğer taraftan sana oğlumun evleneceğini söylemek için seni aradım.
- I called you, on the one hand to invite you out to eat, and on the other to tell you my son is going to get married.
Bu dikiş makinasını kavramak ne kadar sürer?
- How long does it take to get the hang of this sewing machine?
İnsanların çoğu bunu yapmak zorunda olsalar bile yataktan erken kalkma konusunda çok isteksizdirler.
- Most people have great disinclinations to get out of bed early, even if they have to.
ABD'de, onlardan bilgi almak için insanlara işkence yapmak yasaktır.
- In the U.S., it is illegal to torture people in order to get information from them.
Şirketin tepesine gelmek için, onun sıkı çalıştığını herkes biliyor.
- Everyone knows that he worked hard to get to the top of the company.
Bill ve John konuşmak için ayda bir kez bir araya gelmekten hoşlanıyorlar.
- Bill and John like to get together once a month to talk.
Tom'u hastaneye götürmek zorundayız.
- We have to get Tom to the hospital.
Seni güvende olacağın bir yere götürmek istiyorum.
- I want to get you someplace where I know you'll be safe.
Tom seni ele geçirmek için dışarıda.
- Tom is out to get you.
Fort Sumter'a yemek götürmek zor olacak.
- Getting food to Fort Sumter would be a very difficult job.
Yakında Japon yemeklerini yemeye alışırsın.
- You will soon get used to eating Japanese food.
Araba ile oraya ulaşmak benim bir buçuk saatimi aldı.
- It took me an hour and a half to get there by car.
Adaya ulaşmak onlar için zordu.
- It was hard for them to get to the island.
Tom'u buradan çıkarmak zorundayız.
- We have to get Tom out of here.
Tom'u oradan çıkarmak zorundayız.
- We have to get Tom out of there.
Çocukların yalan söylemesinin ana nedeni azar işitmekten kaçınmaktır.
- The main reason kids tell lies is to avoid getting into trouble.
Kendisiyle geçinmek çok zordur.
- He is rather hard to get along with.
Yeni okul öğrencileri ile geçinmek zor gibi görünüyor
- It seems to be difficult for her to get along with students in the new school.
Bize bir indirim yapmalarını sağlamak zor olacak.
- It'll be difficult to get them to give us a discount.
Onun yeni teoriyi anlamasını sağlamak imkansızdır.
- It is impossible to get him to understand the new theory.
Tom seni ele geçirmek için dışarıda.
- Tom is out to get you.
Seninle daha fazla vakit geçirmek isterim, ama işime geri dönmeliyim.
- I'd love to be able to spend more time with you, but I have to get back to work.
Tom'un vize alamadığını duymak bizi hayal kırıklığına uğrattı.
- We were disappointed to hear that Tom couldn't get a visa.
Gittiğim her yerde Noel müziklerini duymaktan bıkıyorum.
- I'm getting tired of hearing Christmas music everywhere I go.
Sonunda, hastalıktan dolayı yürüyemez hale geldi ve gezinmek için motorlu tekerlekli sandalye kullanmak zorunda kaldı.
- In the end, because of the disease, he became unable to walk and had to use a motorized wheelchair to get around.
Tom gezinmek için koltuk değneği kullandı.
- Tom used crutches to get around.
Tom başını belaya sokmak istemiyor.
- Tom doesn't want to get into trouble.
Başını derde sokmak istemiyorum.
- I don't want to get you into trouble.
Ben arabaya binmekten usanıyorum.
- I'm getting sick of the ride.
Bu şehirde bir taksiye binmek çok zor.
- It's very hard getting a taxi in this city.
Sizinle temasa geçmek için en iyi yol hangisidir?
- What's the best way to get in touch with you?
Tom Mary ile temasa geçmek istiyor.
- Tom wants to get in touch with Mary.
Siyasete katılmak istiyorum.
- I want to get involved in politics.
Tom ve ben sadece yemek yemek için hazırlanıyoruz. Bize katılmak ister misin?
- Tom and I are just getting ready to eat. Would you like to join us?
Hava kararmadan önce eve dönmek istiyorsak şimdi ayrılmak zorundayız.
- We have to leave now if we want to get home before dark.
Ben bu adadan ayrılmak istiyorum.
- I want to get off this island.
Ondan kurtulmak istiyorum.
- I want to get rid of it.
Ben bu yıpranmış halıdan kurtulmak zorunda kalacağım
- I will have to get rid of this worn-out carpet.
Hava kararmadan önce eve varmak istiyorsan, acele etsen iyi olur.
- You'd better hurry up if you want to get home before dark.
Hava kararmadan otele varmak istiyorum.
- I want to reach the hotel before it gets dark.
Annem akşam yemeğini hazırlamakla meşguldü.
- Mother was busy getting ready for dinner.
Bayan West kahvaltı hazırlamakla meşgul.
- Mrs. West is busy getting breakfast ready.
İşi yaptırmak için hepimiz dışarı çıktık.
- We went all out to get the job done.
Tom ödevini zamanında yaptırmak için bile uğraşmadı.
- Tom didn't even try to get his homework done on time.
Ben iş stratejisi ile ilgilenmek istiyorum.
- I want to get involved with business strategy.
Ne kadar pahalı olursa olsun, o klasik arabayı almak istiyorum.
- I want to get that classic car no matter how expensive it is.
Anne biraz ekmek almak için şehre gitti.
- Mother went to town to get some bread.
Tom, hızlı zengin olmak istiyor.
- Tom wants to get rich quick.
Onun hayattaki tek amacı zengin olmaktı.
- Her only purpose in life was to get rich.
Dişlerinize iyi bakmak önemlidir böylece yaşlandığınızda normal şekilde yiyebileceksiniz.
- It's important to take good care of your teeth so you'll be able to eat properly when you get older.
Tom daha iyi bakmak için öne doğru eğildi.
- Tom leaned forward to get a better look.
Aptal oğlumun ne yaptığını biliyor musun? Şimdi bile o üniversiteden mezun olup iş bulmak yerine tüm zamanını pachinko oynayarak geçiriyor.
- You know what my idiot son's doing? Even now he's graduated from university he spends all his time playing pachinko instead of getting a job.
Bazı insanlar iş bulmak için sahte isimler kullanmak zorunda kaldı.
- Some people had to use false names to get work.
Formumu geri kazanmak zorundayım.
- I've got to get back into shape.
Para kazanmak için çalışıyoruz.
- We work to get money.
Kendi avukatını edinmek istemediğinden emin misin?
- Are you sure you don't want to get your own lawyer?
Bir Avrupa haritası edinmek için nereye gidebilirim?
- Where can I go to get a map of Europe?
Şimdi sakıncası yoksa başlamak istiyorum.
- Now if you don't mind, I'd like to get started.
İlerlemenin sırrı başlamaktır.
- The secret of getting ahead is getting started.
O acıkmaya başladı, bu nedenle bir balık öldürmek için ırmağa küçük bir taş attı.
- He started to get hungry, so he threw a small stone in the river to kill a fish.
Tom'un bu dört insanı öldürmekten kurtulmasına izin veremeyiz.
- We can't let Tom get away with murdering those four people.
I don't get what you mean by fun. This place sucks!.
It's usually easy for Norwegians to understand what Swedes are saying.
- It's usually easy for Norwegians to get what Swedes are saying.
We're slowly getting there.
Sorry, I didn't get that. Could you repeat it?.
I'm gonna get him for that.
Get thee behind me.
She got from one side of the bridge to the other in no time.
I went on holiday and got malaria.
I can't get these boots off (or on).
We got behind the wall.
You need to get permission to leave early.
I put the getter into the container to get the gases.
He keeps calling pretending to be my boss — it gets me every time.
Walter had said, dear God, Thomas, it was St fucking Felicity if I'm not mistaken, and her face was to the wall for sure the night I got you.
I'll get the 9 a.m. to Boston.
Who do you expect to receive Christmas presents from?
- Who do you expect to get Christmas presents from?
I'm glad to hear that Tom didn't get hurt.
- I'm glad to hear Tom didn't get hurt.
I'm glad to hear Tom didn't get hurt.
- I'm glad to hear that Tom didn't get hurt.
... of Democrats to get comprehensive immigration reform done, and we can't… ...
... people have this idea that it's like, you get discovered and then you get the record ...