Seni tanıdığım için kendimi şanslı hissediyorum.
- I feel fortunate to have known you.
Sürücü ölümden kurtulacak kadar şanslıydı.
- The driver was so fortunate as to escape death.
Allahtan, kimse yaralanmadı.
- Fortunately, no one was hurt.
Ben evden her zamankinden daha geç ayrıldım ama bereket versin ki tren için tam zamanında vardım.
- I left home later than usual, but fortunately I was in time for the train.
Bereket versin ki, yolda fırtınayla karşılaşmadılar.
- Fortunately they had no storms on the way.
... We are very, very fortunate at Google to have two platforms, ...
... Those of us who have been fortunate, we do. ...