Tom uymak için elinden geleni yapıyor.
- Tom is doing his best to fit in.
Sinirli bir kişi bu iş için uygun olmaz.
- A nervous person will not be fit for this job.
Tom bir iş adamı olmak için uygundur.
- Tom is fitted to become a businessman.
Yalnızca onun iş için uygun olmadığını bulmak için çok çabalıyordu.
- He tried hard only to find that he was not fit for the job.
Gerçek onun iş için uygun olmadığıdır.
- The truth is that he was not fit for the job.
Bu mobilya parçası oturma odası için uygun değil.
- That piece of furniture is not fitting for the living room.
Oturma odasına uymadığı için masayı hediye olarak verdim.
- I gave away the table because it does not fit in the living room.
Sadece bu ayakkabıların uyduğundan emin olmak istiyorum.
- I just want to make sure these shoes fit.
O bir öğretmen olmak için uygun değil.
- He's not fit to be a teacher.
O, sağlıklı ve fittir.
- She's healthy and fit.
Yoga stresle mücadeleye ve formda ve sağlıklı kalmaya yardımcı olabilir.
- Yoga can help you fight stress and stay fit and healthy.
Şaşırmış bir şekilde Nasıl olur da cebinin içine çantayı sığdırdın?! diye sordu kadın.
- How did you fit a briefcase into your pocket?! the woman asked, stunned.
Dün yeşil bir kanepe aldım, ama kapıdan sığdıramadım, bu yüzden geri iade etmek zorunda kaldım.
- I bought a green couch yesterday, but I couldn't fit it through the door, so I had to return it.
Ben Tom'un beni onun dar programına uydurmasını umarım.
- I hope Tom can fit me into his tight schedule.
Tom bulmaca parçalarını birbirine geçirmek için zorlamaya çalıştı.
- Tom tried to force the puzzle pieces to fit together.
Sen yaşına bakılmaksızın bir fiziksel uygunluk testi için başvuruda bulunabilirsin.
- You can apply for a physical fitness test regardless of your age.
Alçak gönüllülük genç bir kıza yakışıyor.
- Modesty is befitting to a young girl.
O tür sözler size yakışmıyor.
- That kind of remark does not befit you.
Onun giysileri uymadı.
- His clothes did not fit well.
Bu bana çok iyi uymadı.
- This didn't fit me very well.
Onun öksürük nöbeti vardı.
- She had a fit of coughing.
O, öfke nöbetlerine eğilimlidir.
- He is subject to fits of anger.
Krallara layık bir şölen!
- A feast like this is fit for a king!
Formda kalmak zorundasın.
- You have to keep fit.
Her sabah koşarak formda kalıyorum.
- I keep fit by jogging every morning.
Böyle bir şölen krallara yakışır!
- A feast like this is fit for a king!
This job fits you - Bu iş sana uygun.
I think the girl working in the office is fit.
Dr. Percy has written a long ballad in many fits.
I want to fit the drapes to the design of the room.
She had a fit and had thrown all of his clothes out of the window.
The Wonder Bread advertising research results showed the “White Picket Fence” commercial had strong fit ratings.
The speaker should be certain that his subject fits the occasion.
Tom's shot missed the target by two feet.
- Tom'un atışı hedefi iki fitle ıskaladı.
John is very tall. He stands about seven feet.
- John çok uzun boylu. O, yaklaşık yedi fit duruyor.
After months of fighting, Tom and Mary decided to call it quits.
- Aylarca süren kavgadan sonra Tom ve Mary fit olmaya karar verdi.
After their quarrel, she called it quits.
- Tartışmalarından sonra, o fit oldu.
... a little bigger to match the success of Android. We couldn't even fit it on the stage, but ...
... but it had to fit within that budget. ...