Tom'la daha fazla kontak kurmak istemiyorsan, benim için hava hoş.
- If you don't want to have any more contact with Tom, that's fine with me.
Bence hoş görünüyorsun.
- I think you look fine.
O gömleği deneyin; ince pamuktan yapılmıştır.
- Try on that shirt. It's made of fine cotton.
Dahilik ve delilik arasında ince bir sınır vardır.
- There's a fine line between genius and insanity.
Ben, havanın iyi olacağını düşünüyorum.
- I think it will be fine.
O, Amerikan sahnesinde en iyi aktör oldu.
- He became the finest actor on the American stage.
Konuşması birçok güzel cümle içeriyordu.
- His speech contained many fine phrases.
Okulda güzel sanatlar okuyor.
- She is studying fine art at school.
Bir dolar para cezasına çarptırıldım.
- I was fined a dollar.
Ken hızdan dolayı 7.000 yen para cezasına çarptırıldı.
- Ken was fined 7,000 yen for speeding.
Sanırım her şey yolunda.
- I think everything's fine.
Seni temin ederim, her şey yolunda.
- I assure you, everything's fine.
Dağın zirvesinden güzel bir deniz manzarası alabilirsin.
- You can get a fine view of the sea from the mountaintop.
Bu güzel günlerden bir gün o sadece hak ettiğini alacak.
- One of these fine days he will get his just deserts.
Cümlede bir sıkıntı göremedim.
- The sentence seems fine to me.
Rahatla, iyi gidiyorsun.
- Relax, you're doing fine.
Sağlıklı bir merak, aslında güzel bir şeydir.
- A healthy curiosity is truly a fine thing.
Güzel sağlıklı bir bebek doğurdu.
- She gave birth to a fine healthy baby.
Bayırturpunu soy ve ince ince doğra.
- Peel and finely chop the horseradish.
Bu o zamandan beri çok iyi.
- It has been very fine since then.
O çok iyi bir müzisyendir.
- He's a very fine musician.
O, orada ne olduğu ile ilgili güzel bir açıklama yazdı.
- He wrote a fine description of what happened there.
Tom yaya geçidinden geçmediği için ceza ödemek zorunda kaldı.
- Tom had to pay a fine for jaywalking.
Tom 300 dolar para cezası ödedi.
- Tom paid a $300 fine.
Bu kahveyi çok ince öğüt.
- Grind this coffee very fine.
Ben iyiyim. Sadece küçük bir kesik.
- I'm fine. It's just a little cut.
Çaba güzel sonuçlar üretir.
- Effort produces fine results.
Bu öğleden sonra hava güzel olacak.
- It will be fine this afternoon.
Mükemmel iyi hissediyorum.
- I feel perfectly fine.
He refilled his glass. ‘The fine is very good,’ he said.
... And plus I think, it's a fine line to tease and ...
... for my kids and being with them when they get home from school. So we said fine. Let's ...