Bir şey yiyemeyecek kadar çok heyecanlıyım.
- I'm too excited to eat anything.
Linda teyzesi Nancy'nin onu ziyaret etmek için geldiğini öğrendiği için aşırı heyecanlıydı.
- Linda was wildly excited to learn that her aunt Nancy was coming to visit her.
Stadyumda bir sürü coşkulu taraftar vardı.
- There were a lot of excited fans in the stadium.
Tom bir şeyden heyecanlanmıştı.
- Tom was excited about something.
Sen çok heyecanlanmış olmalısın.
- You must be very excited.
Lütfen Tom'u heyecanlandırma.
- Please don't get Tom excited.
Kanın görünüşü onu heyecanlandırdı.
- The sight of blood made her excited.
The excited electrons give off light when they drop to a lower energy state.
... People get excited about Mondays and Thursdays now. ...
... Looks like you're all very excited to be here. Welcome to Google I/O. ...