Arızalı bir araba yolun ortasında duruyordu.
- A broken-down car was standing in the middle of the road.
Buz makinesi arızalı.
- The ice machine is broken.
Bu pencere bir aydır kırıktır.
- This window has been broken for a month.
O benim evin kırık penceresini tamir etti.
- He repaired the broken window of my house.
Nakliye sırasında kırılmış olmalı.
- It must have been broken during shipping.
Tom kırılmış bazı camların üstünde kendini kesti.
- Tom cut himself on some broken glass.
Tom bozuk radyoyu tamir etti.
- Tom fixed the broken radio.
Benim masa saati bozuk gibi görünüyor.
- My clock seems to be broken.
Yeni yıl bahanesiyle ocakta alınan kararlar genellikle şubatta bozulmuş olur.
- New Year's resolutions made in January are often broken by February.
O makinede bir şey bozulmuş olmalı.
- Something on that machine must be broken.
Tutulmamış bir söz hiç verilmemesinden daha iyidir.
- Better a broken promise than none at all.
Jack kırdığı tabağı sakladı fakat küçük kız kardeşi onu gammazladı.
- Jack hid the dish he had broken, but his little sister told on him.
Bu pencere kim tarafından kırıldı?
- By whom was this window broken?
Yedi yıllık savaş esaretinden sonra Tom çökmüş bir adamdı.
- After seven years of wartime captivity, Tom was a broken man.
Onlar zayıftı ve ruhen çökmüştü.
- They were weak and broken in spirit.
Tüm bu Yeni Çağ saçmalıkları gerçekten garabet.
- All that New Age stuff is really weird.
Bu saçmalığı bilmemi mi bekliyorsun?
- You expect me to know this stuff?
Oh man! That is just broken!.
I think my shaver is broken.
The bankruptcy and divorce, together with the death of his son, left him completely broken.
Tomorrow broken skies.
A dog bit my leg and now the skin is broken.
My arm is broken.
It must have been broken during shipping.
- It must've been broken during shipping.
Tom fixed the broken radio.
- Tom repaired the broken radio.
... to economic hardship more than a broken ...
... the tightness hanson which i felt that my heart has broken ...