O, Adem'in bir akrabasıdır.
- He is a relative of Adam.
Erkeklerde Adem'in elmaları var.
- Men have Adam's apples.
Say Goddess, what ensu’d when Raphael, / The affable Arch-Angel, had forewarn'd / Adam by dire example to beware / Apostasie,.
Second Adam from above,Reinstate us in thy love.
What splendid names for boys there are! / There's Carol like a rolling car, / And Martin like a flying bird, / And Adam like the Lord's First Word,.
Why were you picking up guys?
- Niçin adamları topluyorsunuz?
Wait till the guys at work hear that your wife left you for another woman.
- İş yerindeki adamların karının seni başka bir kadın için terk ettiğini duyuncaya kadar bekle.
Before meeting him, Pizzaro hid many of his men and guns near the town.
- Onunla karşılaşmadan önce, Pizzaro adamlarının ve silahlarının çoğunu kasaba yakınında sakladı.
Two men had their arms severed in Taiwan after a tug-of-war accident.
- İki adam rekabet kazasından sonra Taiwan'da kollarını koparttılar.
The man shot three birds with a gun.
- Adam bir silahla üç kuşu vurdu.
The old man opened the car window and aimed his gun at the bird.
- Yaşlı adam araba penceresini açtı ve silahıyla kuşa nişan aldı.
Tom Jackson is considered to be one of the most dangerous men in Australia.
- Tom Jackson Avustralya'daki en tehlikeli adamlardan biri olarak düşünülmektedir.
Jackson's men began to leave the next morning.
- Jackson'ın adamları ertesi sabah gitmeye başladı.
The dog sat down by the man.
- Köpek adamın yanına oturdu.
The guys are sleeping like dogs.
- Adamlar köpekler gibi uyuyorlar.
The man took the boy by the hand.
- Adam çocuğu elinden tuttu.
The man was handed over to the police.
- Adam polise teslim edildi.
He's considered to be one of the greatest scientists in the world.
- O, dünyanın en büyük bilim adamlarından biri olarak kabul edilir.
In the country of the blind, the one-eyed man is king.
- Körlerin ülkesinde, tek gözlü adam kraldır.
A young person is waiting for you outside.
- Genç bir adam seni dışarıda bekliyor.
Tom is a likeable person.
- Tom sempatik bir adam.
That fellow can't tell right from wrong.
- Şu adam doğruyu yanlıştan ayıramaz.
Fred is a lazy fellow.
- Fred tembel bir adam.
Hope is when you suddenly run to the kitchen like a mad man to check if the empty chocolate cookie box you just finished an hour ago is magically full again.
- Ümit; bir saat önce bitirdiğin çikolatalı çörek kutusunun sihirle tekrar dolup dolmadığını kontrol etmek için çılgın bir adam gibi birdenbire mutfağa doğru koştuğundadır.
He described the man as a model gentleman.
- Adamı örnek bir beyefendi olarak tanımladı.
You're a gentleman and a scholar.
- Sen bir beyefendi ve bir bilim adamısın.
The policeman spoke to a man on the street.
- Polis bir adamla sokakta konuştu.
The police are after the man.
- Polis adamın peşinde.
The young lady has less fruit than the man.
- Genç bayanın adamdan daha az meyvesi var.
Once upon a time, in a place far away, lived an old man and an old lady.
- Bir zamanlar, uzak bir yerde, yaşlı bir adam ve yaşlı bir bayan yaşardı.
The gentle-looking old man got up and gave his hand to me.
- Kibar görünüşlü yaşlı adam kalktı ve elini bana verdi.
You're a gentleman and a scholar.
- Sen bir beyefendi ve bir bilim adamısın.
Is she a woman with a beard or a man with a woman's body?
- O sakallı bir kadın mı yoksa kadın vücutlu bir adam mı?
Tom said that, from childhood, he had felt like a girl who had been born in the body of a man.
- Tom, çocukluktan beri, bir adamın vücudunda doğmuş olan bir kız gibi hissettiğini söyledi.
The man returned from his vacation full of beans.
- Adam tatilinden çok enerjik döndü.
Tom said he was mugged by three men.
- Tom, üç adam tarafından gasp edildiğini söyledi.