Hayat kesin bir bilim değildir, bir sanattır.
- Life is not an exact science, it is an art.
Büyük sanatçıların vatanı yoktur.
- Great artists have no country.
Hiç kimse futbolcu olmadan bir futbol takımının teknik direktörü olamaz.
- Nobody can be a head coach of a soccer team without being a soccer player.
Doktor olmaktan gururluyum.
- I am proud of being a doctor.
Yalnız kalmak istiyorum.
- I don't like to be alone.
Tom'un niyeti o kadar geç kalmak değildi.
- Tom didn't mean to be so late.
Din çok bireyseldir. Neredeyse herkesin gerçekten kendi dini vardır. Dindeki bütünlük bir kurnazlıktır.
- Religion is very personal. Practically everyone has really his own religion. Collectivity in religion is an artifice.
Bu Rembrandt tablo bir sanat eseridir.
- This Rembrandt painting is a work of art.
Onun bahçesi bir sanat eseridir.
- His garden is a work of art.
O, resim sanatını mükemmelliğe taşıdı.
- He brought the art of painting to perfection.
Ben resim yapamam ama kız kardeşim büyük bir sanatçıdır.
- I can't draw, but my sister is a great artist.
Erkek kardeşime benzediğim söylenmeden sadece bir gün yaşamak istiyorum.
- I'd like to go through just one day without being told I look like my brother.
Yaşaması konusunda hiçbir umut yok
- There is no hope of his being alive.
Tom ve ben bunu her zaman yapmak zorunda olan kişiler olmayı sevmiyoruz.
- Tom and I don't like being the ones who always have to do that.
Bir yetim olan babam on yaşında para kazanmaya başlamak zorunda kalmıştı.
- Being an orphan, my father had to start earning money at ten.
İnsanoğlu uzaya uçmayı başardı.
- Human beings succeeded in flying into space.
Sonuçta, insanlar kendilerine bu şekilde ödeme yapılmasına öyle alışmışlar ki başka türlüsünden rahatsız oluyorlar.
- As a result, people have got so used to being paid this way that they're uncomfortable with any other.
Onlar Liverpool'lu idi.
- They were from Liverpool.
James ve ben geçen ay Ribeirão Preto'da idik. O, São Paulo'da, Brezilyada bir şehirdir.
- James and I were in Ribeirão Preto last month. It's a city in São Paulo, Brazil.
Belçika Fransa kadar büyük değildir.
- Belgium is not as big as France.
Belçika'da hangi dilleri konuşuyorlar?
- What languages do they speak in Belgium?
Özgürlük her şeyi mümkün olduğu kadar zararsız yapabilmekten oluşur.
- Liberty consists of being able to make everything as harmless as possible.
Tüm dünya bir sahnedir, insanlar da yalnızca birer oyuncu. Sahneye girer, çıkarlar ve zamanları boyunca yedi dönemden oluşan birçok oyun sergilerler.
- All the world is a stage, and all the men and women merely players. They have their exits and their entrances, and one man in his time plays many parts, his acts being seven ages.
Biyolojik bir varlık olarak insan hayvan dünyasına aittir.
- Human as a biological being belongs to the animal world.
İnsan sosyal bir varlıktır.
- Man is a social being.
İnsanlar duyarlı yaratıklardır.
- Humans are sentient beings.
İnsanlar sosyal yaratıklardır.
- Human beings are social creatures.
your message has been send - mesajınız gönderildi - mesajınız gönderilmiştir.
İnsanoğlu Tanrı'nın suretinde yaratılmıştır.
- Human beings were created in God's image.
O onların duyarlı varlıklar olmadıklarını düşünüyor.
- He thinks that they are not sentient beings.
İnsanlar bilinçli varlıklardır.
- Humans are conscious beings.
Geç olmuştu, bu yüzden eve gittim.
- It was late, so I went home.
Onun denemesi, sorunun sadece yüzeysel bir analizini yaptı, bu yüzden sınıfta en yüksek notu aldığında ona gerçekten büyük bir sürpriz olmuştu.
- His essay gave only a superficial analysis of the problem, so it was a real surprise to him when he got the highest grade in the class.
Okulda güzel sanatlar okuyor.
- She is studying fine art at school.
Güzel sanatlar on beşinci yüzyılda İtalya'da gelişti.
- The fine arts flourished in Italy in the 15th century.
Ressam eski taş duvarda en karmaşık duvar resimlerini yaptı.
- The artist painted the most intricate of murals on the old stone wall.
Tom Mary'e, eski bir gazete makalesi gösterdi.
- Tom showed Mary an old newspaper article.
Sihirbazlık, batıl itikadı paraya çevirme sanatıdır.
- Magic is the art of changing superstition into money.
Müzik ve sanat, yaşam zevkine çok büyük ölçüde katkıda bulunabilirler.
- Music and art can greatly contribute to the enjoyment of life.
Japonya'daki en büyük sanatçılardan biridir.
- He is one of the greatest artists in Japan.
Tüm edebi ve sanatsal çalışmaların kaynağı, tatmin edilmemiş libidodur.
- Unsatisfied libido is responsible for producing all art and literature.
Bahçenin sanatsal güzelliği gerçekten şaşırtıcı.
- The artistic beauty of the garden is truly amazing.
Kesinlikle sanatsal becerilerim yok.
- I have absolutely no artistic skills.
Yapılacak çok az şey olması beni hayal kırıklığına uğrattı.
- I was disappointed at there being so little to do.
Tom sadece yanında oturup Mary'ye zorbalık yapılmasını izleyemedi.
- Tom couldn't just sit by and watch Mary being bullied.
Mary and John, are you listening?.
Mary, where are you going?.
We are not coming.
They are here somewhere.
A physician was immediately sent for; but on the first moment of beholding the corpse, he declared that Elvira's recovery was beyond the power of art.
There is a debate as to whether graffiti is art or vandalism.
It had been six days since his departure, when I received a letter from him.
We liked to chat while we were eating.
François Mitterrand was president of France from 1981 to 1995.
He is gone.
The dog was drowned by the boy.
3 times 5 is fifteen.
Today is the second, so I guess next Tuesday must be the tenth.
I have been to Spain many times.
He was five-eight.
He looks twelve, but is actually thirteen, and will turn fourteen next week.
To be or not to be, that is the question.
It is in the eighties outside, and next week it is expected to be in the nineties! (Fahrenheit degrees).
Why is it so dark in here?.
besequined, befeathered, beclawed, bewebbed, betasseled.
from adjectives: bedim, bewet.
bedazzle, bestir, bewail.
Tis a hard matter therefore to confine them, being they are so various and many .
They were a fine group.
Were father a king, we would have war. (= If father were a king,...).
The small car boom is ending.
- Küçük araba artışı sona eriyor.
Tom receives a certain amount of pocket money from his wife every week. He puts whatever remains at the end of the week into his piggy bank.
- Tom her hafta eşinden belirli bir miktar cep harçlığı alır. Haftanın sonunda artan parayı kumbarasına koyar.
Food prices have surged.
- Gıda fiyatları arttı.
The Great Depression triggered a great surge in crime.
- Büyük Buhran, suçta büyük bir artışa neden oldu.
Travel agencies' profits soared.
- Seyahat acentalarının gelirleri arttı.
The company's profits soared.
- Şirketin kazancı arttı.
The number of students going abroad to study is increasing each year.
- Öğrenim yapmak için yurtdışına giden öğrenci sayısı her yıl artmaktadır.
Recently, the increasing diversity of computer use has extended far beyond the realms of the office.
- Son zamanlarda, bilgisayar kullanımında artan çeşitlilik, ofis alanlarının çok ötesine uzandı.