You've got to like Tom.
- Tom'u beğenmek zorundasın.
People came to like her paintings.
- İnsanlar onun tablolarını beğenmek için geldiler.
Tom doesn't approve of that kind of language.
- Tom o tür dili beğenmez.
Many people disliked that change.
- Birçok kişi bu değişikliği beğenmedi.
He disliked her at first glance.
- İlk bakışta onu beğenmedi.