Hayat kesin bir bilim değildir, bir sanattır.
- Life is not an exact science, it is an art.
Okulda güzel sanatlar okuyor.
- She is studying fine art at school.
Onun farkında olmak zorundayız.
- We have to be aware of that.
Eğer zayıflamak istiyorsan ne yediğine dikkat etmek zorundasın.
- If you want to lose weight, you'll have to be careful about what you eat.
Giderlerimize dikkat etmek zorundayız.
- We have to be careful with expenses.
Doğmak, evlenmek ve ölmek, her zaman para getirir.
- Be born, get married, and die; always bring money.
Sıkılmak bir günahtır.
- To be bored is a sin.
Tom çok fazla su kullanmamak için dikkatli olmak istiyor. Onun kuyusu neredeyse kuru.
- Tom wants to be careful not to use too much water. His well is almost dry.
Artık dikkatli olmak zorundayım.
- I have to be careful from now on.
Sakin ol ve rahat ol.
- Calm down and be cool.
Sakin ol ve rahat ol.
- Calm down and be cool.
Sakin olmaya çalışıyor.
- He's trying to be cool.
Ben bu işin içinde yer almak istemiyorum.
- I don't want to be involved in this affair.
Din çok bireyseldir. Neredeyse herkesin gerçekten kendi dini vardır. Dindeki bütünlük bir kurnazlıktır.
- Religion is very personal. Practically everyone has really his own religion. Collectivity in religion is an artifice.
Sadece bir süre yalnız kalmak istiyorum.
- I just want to be left alone for a while.
O sadece yalnız kalmak istiyor.
- She just wants to be left alone.
Cornelius Gurlitt Naziler tarafından çalınan 1400 sanat eserini dairesinde saklamıştı.
- Cornelius Gurlitt had hidden 1400 works of art stolen by the Nazis in his apartment.
Bir Japon iş adamı 200 milyon yene bir sanat eseri satın aldı.
- A Japanese businessman bought the artwork for 200 million yen.
Ben resim yapamam ama kız kardeşim büyük bir sanatçıdır.
- I can't draw, but my sister is a great artist.
Sanatçı her zaman yalnız resim yapmıştır.
- The artist always painted alone.
Dersi not alırken dikkatli olmanızı tavsiye ederim.
- I advise you to be careful in making notes for the lecture.
Dolaylı çevirileri yorumlarken dikkatli ol. Cinsiyetler değişmiş olabilir.
- Be careful interpreting indirect translations. Genders may have changed.
Tom Mary'ye sessiz olmasını söyledi.
- Tom told Mary to be quiet.
Tom Mary'nin sessiz olmasını istedi.
- Tom wanted Mary to be quiet.
Sami her zaman her durumda haklı olmak istiyor.
- Sami always wants to be right in all situations.
Herkes haklı olmak ister.
- Everyone wants to be right.
O ünlü bir adam, elbette ben ondan hoşlanmıyorum.
- He is a famous man, to be sure, but I don't like him.
O elbette toplantıdaydı ama uyuyordu.
- He was at the meeting, to be sure, but he was asleep.
Tom ve ben bunu her zaman yapmak zorunda olan kişiler olmayı sevmiyoruz.
- Tom and I don't like being the ones who always have to do that.
İnsanlar dürüst olan birine alışkın değildir.
- People are not used to someone being honest.
İnsanoğlu değiştikçe dil de değişir.
- Language changes as human beings do.
İnsanoğlu genellikle iyi olmak ister fakat her zaman çok iyi ve sakin değil.
- On the whole human beings want to be good, but not too good and not quite all the time.
Doğmak, evlenmek ve ölmek, her zaman para getirir.
- Be born, get married, and die; always bring money.
Ben ikinci kez doğacak olsam Kanadalı olmak isterim.
- If I were to be born a second time, I would like to be Canadian.
Bu dersin bitmesine 10 dakika kaldı.
- This class will be over in ten minutes.
Aramızdaki her şeyin biteceğini söyledi.
- She said everything will be over between us.
Please be quiet, baby is sleeping.
It had been six days since his departure, when I received a letter from him.
We liked to chat while we were eating.
François Mitterrand was president of France from 1981 to 1995.
He is gone.
The dog was drowned by the boy.
3 times 5 is fifteen.
Today is the second, so I guess next Tuesday must be the tenth.
I have been to Spain many times.
He was five-eight.
He looks twelve, but is actually thirteen, and will turn fourteen next week.
To be or not to be, that is the question.
It is in the eighties outside, and next week it is expected to be in the nineties! (Fahrenheit degrees).
Why is it so dark in here?.
Mary and John, are you listening?.
Mary, where are you going?.
We are not coming.
They are here somewhere.
A physician was immediately sent for; but on the first moment of beholding the corpse, he declared that Elvira's recovery was beyond the power of art.
There is a debate as to whether graffiti is art or vandalism.
They must be like the last group who stayed.
If he's like I don't want to, then be like Pretty please! - it means a lot to me.
If you want to give it a try, be my guest!.
I've been off drugs for almost a month.
She's on vacation, so she'll be off the net for another week.
I'm off — see you later!.
When Suzie asked if she could borrow John's bicycle, John said, Be my guest..
The small car boom is ending.
- Küçük araba artışı sona eriyor.
The auction ends Monday.
- Açık artırma pazartesi sona eriyor.
The Great Depression triggered a great surge in crime.
- Büyük Buhran, suçta büyük bir artışa neden oldu.
Food prices have surged.
- Gıda fiyatları arttı.
Travel agencies' profits soared.
- Seyahat acentalarının gelirleri arttı.
The company's profits soared.
- Şirketin kazancı arttı.
It is a term used to describe the warming of the earth due to increasing amounts of carbon dioxide in the atmosphere.
- O, atmosferdeki karbon dioksit miktarlarının artmasından dolayı Dünyanın ısınmasını tanımlamak için kullanılan bir terimdir.
Recently, the increasing diversity of computer use has extended far beyond the realms of the office.
- Son zamanlarda, bilgisayar kullanımında artan çeşitlilik, ofis alanlarının çok ötesine uzandı.