Büyük sanatçıların vatanı yoktur.
- Great artists have no country.
Sanat öğrenimi yapmak iyi bir zevk gerektirir.
- It requires a good taste to study art.
Onun farkında olmak zorundayız.
- We have to be aware of that.
Giderlerimize dikkat etmek zorundayız.
- We have to be careful with expenses.
Eğer zayıflamak istiyorsan ne yediğine dikkat etmek zorundasın.
- If you want to lose weight, you'll have to be careful about what you eat.
Doğmak, evlenmek ve ölmek, her zaman para getirir.
- Be born, get married, and die; always bring money.
Sıkılmak bir günahtır.
- To be bored is a sin.
Dikkatli olmak zorundayım.
- I've got to be careful.
Dikkatli olmak zorundasın.
- You have to be careful.
Sakin ol ve rahat ol.
- Calm down and be cool.
Sakin olmaya çalışıyor.
- He's trying to be cool.
Sakin ol ve rahat ol.
- Calm down and be cool.
Ben bu işin içinde yer almak istemiyorum.
- I don't want to be involved in this affair.
Din çok bireyseldir. Neredeyse herkesin gerçekten kendi dini vardır. Dindeki bütünlük bir kurnazlıktır.
- Religion is very personal. Practically everyone has really his own religion. Collectivity in religion is an artifice.
Sadece yalnız kalmak istediklerini söylediler.
- They said they only wanted to be left alone.
O sadece yalnız kalmak istiyor.
- She just wants to be left alone.
Bir Japon iş adamı 200 milyon yene bir sanat eseri satın aldı.
- A Japanese businessman bought the artwork for 200 million yen.
Onun bahçesi bir sanat eseridir.
- His garden is a work of art.
O, resim sanatını mükemmelliğe taşıdı.
- He brought the art of painting to perfection.
Ben resim yapamam ama kız kardeşim büyük bir sanatçıdır.
- I can't draw, but my sister is a great artist.
Dersi not alırken dikkatli olmanızı tavsiye ederim.
- I advise you to be careful in making notes for the lecture.
Onu kızdırmamak için dikkatli olmalısın.
- You must be careful not to make him angry.
Tom nasıl sessiz olacağını bilmiyor.
- Tom doesn't know how to be quiet.
Tom Mary'ye sessiz olmasını söyledi.
- Tom told Mary to be quiet.
Herkes haklı olmak ister.
- Everyone wants to be right.
Sami her zaman her durumda haklı olmak istiyor.
- Sami always wants to be right in all situations.
O ünlü bir adam, elbette ben ondan hoşlanmıyorum.
- He is a famous man, to be sure, but I don't like him.
O elbette toplantıdaydı ama uyuyordu.
- He was at the meeting, to be sure, but he was asleep.
25 harf uzunluğunda olan ' anticonstitutionnellement ' Fransızcada en uzun kelimedir.
- Being 25 letters long, 'anticonstitutionnellement' is the longest word in French.
Tom ve ben bunu her zaman yapmak zorunda olan kişiler olmayı sevmiyoruz.
- Tom and I don't like being the ones who always have to do that.
İnsanoğlu genellikle iyi olmak ister fakat her zaman çok iyi ve sakin değil.
- On the whole human beings want to be good, but not too good and not quite all the time.
Sonuçta, insanlar kendilerine bu şekilde ödeme yapılmasına öyle alışmışlar ki başka türlüsünden rahatsız oluyorlar.
- As a result, people have got so used to being paid this way that they're uncomfortable with any other.
Zengin olmak için kesin bir yöntem, zengin doğmuş olmaktır.
- A sure method to be rich is to be born rich.
Sadece seksen yaşında doğabilseydik ve yavaş yavaş on sekiz yaşına varabilseydik, yaşamımız çok daha mutlu olurdu.
- Life would be infinitely happier if we could only be born at the age of eighty and gradually approach eighteen.
Bu yaz günü çok çabuk bitecek!
- This summer's day will be over all too soon!
Aramızdaki her şeyin biteceğini söyledi.
- She said everything will be over between us.
Please be quiet, baby is sleeping.
It had been six days since his departure, when I received a letter from him.
We liked to chat while we were eating.
François Mitterrand was president of France from 1981 to 1995.
He is gone.
The dog was drowned by the boy.
3 times 5 is fifteen.
Today is the second, so I guess next Tuesday must be the tenth.
I have been to Spain many times.
He was five-eight.
He looks twelve, but is actually thirteen, and will turn fourteen next week.
To be or not to be, that is the question.
It is in the eighties outside, and next week it is expected to be in the nineties! (Fahrenheit degrees).
Why is it so dark in here?.
Mary and John, are you listening?.
Mary, where are you going?.
We are not coming.
They are here somewhere.
A physician was immediately sent for; but on the first moment of beholding the corpse, he declared that Elvira's recovery was beyond the power of art.
There is a debate as to whether graffiti is art or vandalism.
They must be like the last group who stayed.
If he's like I don't want to, then be like Pretty please! - it means a lot to me.
If you want to give it a try, be my guest!.
I've been off drugs for almost a month.
She's on vacation, so she'll be off the net for another week.
I'm off — see you later!.
When Suzie asked if she could borrow John's bicycle, John said, Be my guest..
This may end up being somebody else's problem.
- Bu belki artık bir başkasının sorunu olmayabilir.
The auction ends Monday.
- Açık artırma pazartesi sona eriyor.
The Great Depression triggered a great surge in crime.
- Büyük Buhran, suçta büyük bir artışa neden oldu.
Food prices have surged.
- Gıda fiyatları arttı.
The company's profits soared.
- Şirketin kazancı arttı.
Travel agencies' profits soared.
- Seyahat acentalarının gelirleri arttı.
The number of students going abroad to study is increasing each year.
- Öğrenim yapmak için yurtdışına giden öğrenci sayısı her yıl artmaktadır.
This town is increasing in population.
- Bu kasabanın nüfusu artıyor.