O, bir makineli tüfek ile işgalcileri körfezde tuttu.
- He kept the invaders at bay with a machine gun.
Körfez, tekneler ve insanlarla dolu.
- The bay is full of boats and people.
Cumbayı açmak için sadece butona basmalısınız.
- You have only to push the button to open the bay window.
Bize bu koyda özel balık tutma izni verildi.
- We were granted the privilege of fishing in this bay.
O kırmızı defne meyvesini seviyor.
- She likes red bayberries.
Cumbayı açmak için sadece butona basmalısınız.
- You have only to push the button to open the bay window.
These two books of sacred, and secular, passages for memory—will serve other good purposes besides merely occupying vacant hours: they will help to keep at bay many anxious thoughts, worrying thoughts, uncharitable thoughts, unholy thoughts.
Instead of mounted riders following a pack of hounds, it is envisaged that just two dogs will be used to locate a stag and hold it at bay.
bay colour:.
both you here with many a cursed oth, / Sweare she is yours, and stirre vp bloudie frayes, / To win a willow bough, whilest other weares the bayes.
Rather than cutting down on cigarettes, sir, why don't you just give them up?
- Sigaraları azaltmaktansa, bayım, niçin onları bırakmıyorsun.
Is this all you have, sir?
- Sahip olduğunuz her şey bu mudur, bayım?
Good by penzu.
Mr Hawk is a kind gentleman.
- Bay Hawk bir tür beyefendi.
As she is a lady, so he is a gentleman.
- O bir bayan olduğu için, bu yüzden o bir beyefendi.
Mister Petro and his wife love my children a lot; I love theirs a lot, too.
- Bay Petro ve eşi çocuklarımı çok seviyor; ben de onunkileri çok seviyorum.
Hey mister, you forgot your coat!
- Hey bayım, ceketini unuttun!