Are you still playing the bassoon?
- Hâlâ bason çalıyor musun?
Basset hounds are gentle dogs.
- Basset tazıları kibar köpeklerdir.
I quit playing the bass guitar.
- Ben bas gitar çalmayı bırakıyorum.
Are you happy with your new bass guitar?
- Yeni bas gitarından memnun musun?
Several politicians exerted strong pressure on the committee.
- Birçok siyasetçi komite üzerine güçlü bir baskı uygulamıştır.
He has to have his blood pressure taken every day.
- O, her gün kan basıncı ölçtürmek zorundadır.
Tom finds it difficult to read small print.
- Tom küçük baskıyı okumayı zor buluyor.
This machine can print sixty pages a minute.
- Bu makine dakikada 60 sayfa basabilir.
Are you still playing the bassoon?
- Hâlâ bason çalıyor musun?
We finally published the book.
- Sonunda kitabı bastık.
A lot of books are published every year.
- Her yıl bir sürü kitap basılır.
He pressed the button and waited.
- Butona bastı ve bekledi.
He pressed me to stay a little longer.
- O biraz daha uzun kalmam için bana baskı yaptı.
Right now, we have a problem that's a little more pressing.
- Şu anda, biraz daha fazla baskı yapan bir problemimiz var.
They'll keep pressing the foreman.
- Onlar ustabaşına baskı yapmaya devam edecekler.
Why did you put off the printing of my book?
- Benim kitabımın baskısını niçin erteledin?
This textbook, having been printed in haste, has a lot of printing mistakes.
- Bu ders kitabının, aceleyle basıldığı için, bir sürü hatası var.
He walked on tiptoe so that nobody would hear him.
- O, kimse onu duymasın diye parmak uçlarına basarak yürüdü.