baskılanma

listen to the pronunciation of baskılanma
Türkçe - İngilizce
(Denizbilim) depression
{n} dejection, lowness, humiliation
{i} sadness, low spirits; lowering, sinking; dent, hollow; economic slump
a long-term economic state characterized by unemployment and low prices and low levels of trade and investment
Major depression takes away the capacity to experience pleasure, and causes profound sadness and irritability, changes in sleep patterns, a decrease in appetite, an inability to concentrate, low self-esteem, and thoughts of suicide Severe depressions also may include hallucinations or delusions
Its causes can be both psychosocial (e.g., the loss of a loved one) and biochemical (chiefly, reduced quantities of the monoamines norepinephrine and serotonin). Treatment is usually a combination of psychotherapy and drug therapy (see antidepressant). A person who experiences alternating states of depression and extreme elation is said to suffer from bipolar disorder
A time of economic crisis or bad times in commerce, finance, and industry, characterized by falling prices, restriction of credit, low output and investment, many bankruptcies, and a high level of unemployment (many people without jobs) A less severe crisis is usually known as a recession
a mental state characterized by a pessimistic sense of inadequacy and a despondent lack of activity
a biological-based mental illness that can have lasting emotional and physical effects, such as feelings of worthlessness, guilt, or indecision; difficulty concentrating; change in appetite or sleep habits; loss of energy, interest, or pleasure; loud, violent, troubled, agitated, slowed, or anti-social behaviors; drug or alcohol abuse; and difficulty with interpersonal relationships Children and adolescents may suffer from either major depression or manic depression (also known as bipolar disorder) Both are serious medical problems that can be treated with medication and psychotherapy When untreated, extreme cases can lead to suicide
an emotional state characterized by extreme feelings of sadness, lack of self-worth, dejection, and emptiness
The act of depressing
angular distance below the horizon (especially of a celestial object)
a lowering, in particular a reduction in a particular biological variable or the function of an organ, in contrast to elevation
or cyclone region of low atmospheric pressure Depressions bring unstable weather with cloud and rain desalination removal of salt, usually from sea water, to produce fresh water for irrigation or drinking desert arid area without sufficient rainfall and, consequently, vegetation to support human life desertification creation of deserts by changes in climate, or by human-aided processes The latter include overgrazing, destruction of forest belts, and exhaustion of the soil by intensive cultivation without restoration of fertility - all of which are usually prompted by the pressures of an expanding population destructive margin in plate tectonics, a region in which two plates are moving towards one another
sad feelings of gloom and inadequacy angular distance below the horizon (especially of a celestial object) a concavity in a surface produced by pressing; "he left the impression of his fingers in the soft mud"
In meteorology it is another name for an area of low pressure, a low or trough It also applies to the initial stage of a developing tropical cyclone
sad feelings of gloom and inadequacy
A mental state of depressed mood characterized by feelings of sadness, despair and discouragement Depression ranges from normal feelings of the blues through dysthymia to major depression It in many ways resembles the grief and mourning that follow bereavement, there are often feelings of low self esteem, guilt and self reproach, withdrawal from interpersonal contact and physical symptoms such as eating and sleep disturbances
In meteorology, it is another name for an area of low pressure, a low, or trough It also applies to a stage of tropical cyclone development and is known as a tropical depression to distinguish it from other synoptic features
Diminution, as of trade, etc
an area of lowered air pressure that generally brings moist weather, sometimes promoting hurricanes and tornadoes
baskı
{i} pressure

He will never yield to the pressure of a politician. - O bir politikacı baskısına asla boyun eğmeyecektir.

Several politicians exerted strong pressure on the committee. - Birçok siyasetçi komite üzerine güçlü bir baskı uygulamıştır.

baskı
restraint

Despite his restraint, he agreed to it. - Onun baskısına rağmen, o, onu kabul etti.

baskı
{i} oppression

Many have suffered oppression and misery for a long period of time under the rule of colonialism. - Birçoğu sömürgeciliğin egemenliği altında uzun bir süre baskı ve sefaletten çekmiştir.

Fight oppression, claim your freedom. - Baskıya direnin, özgürlüğünüzü talep edin.

baskı
{i} printing

Why did you put off the printing of my book? - Benim kitabımın baskısını niçin erteledin?

The first printing machine was invented by Gutenberg. - İlk baskı makinesi Gutenberg tarafından icat edilmiştir.

baskı
{i} print

I want to buy a copy of the book, but it is out of print. - Kitabın bir kopyasını almak istiyorum ama baskısı tükenmiş.

Tom finds it difficult to read small print. - Tom küçük baskıyı okumayı zor buluyor.

baskı
press

Several politicians exerted strong pressure on the committee. - Birçok siyasetçi komite üzerine güçlü bir baskı uygulamıştır.

The pressure for tax reform is growing. - Vergi reformu için baskı artıyor.

baskı
force

Up till now the United States has called itself the world's police and continues suppression relying on military force. - Şimdiye kadar Amerika Birleşik Devletleri kendini dünyanın polisi olarak adlandırdı ve askeri güce dayanarak baskıya devam etmektedir.

I was forced to sign my name. - Adımı imzalamam için bana baskı yapıldı.

baskı
edition

This dictionary is an abridged edition. - Bu sözlük kısaltılmış bir baskıdır.

This edition is limited to seven thousand copies. - Bu baskı yedi bin nüsha ile sınırlı.

baskı
(Hukuk) repression

The seed of revolution is repression. - Devrimin tohumu baskıdır.

baskı
{i} suppression

Up till now the United States has called itself the world's police and continues suppression relying on military force. - Şimdiye kadar Amerika Birleşik Devletleri kendini dünyanın polisi olarak adlandırdı ve askeri güce dayanarak baskıya devam etmektedir.

baskı
{i} leverage
baskı
crackdown
baskı
typographic
baskı
stress

Yoshida, don't stress. - Yoshida, baskı yapma.

I'm feeling stressed. - Ben baskı hissediyorum.

baskı
coercion
baskı
crush
baskı
heavy hand
baskı
{i} duress
baskı
(Bilgisayar) version
baskı
(Bilgisayar) printout
baskı
strain

The rope broke under the strain. - Halat baskı altında kırıldı.

Tom has been under a great deal of strain lately. - Tom son zamanlarda büyük bir baskı altında.

baskı
strong hand
baskı
(Askeri) processing
baskı
probe
baskı
clutch
baskı
issue

A new serial will begin in next month's issue. - Gelecek ayın baskısında yeni bir dizi başlayacak.

baskı
constraint

I think I've showed considerable constraint under the circumstances. - Ben bu koşullar altında önemli bir baskı gösterdiğimi düşünüyorum.

There was a feeling of constraint in the room; no one dared to tell the king how foolish his decision was. - Odada bir baskı hissi vardı; Hiç kimse krala kararının ne kadar aptalca olduğunu söylemeye cesaret etmedi.

baskı
compulsion
baskı
coaction
baskı
impression
baskı
hem
baskı
press, baling press
baskı
thrust
baskı
heat
baskı
press; pressure
baskı
press; pressure; printing, edition, impression; oppression, compulsion, duress; (giyside) hem
baskı
screw
baskı
piezo
baskı
stamp (for printing fabrics)
baskı
printing; edition; number of copies printed
baskı
lever (of a press)
baskı
compulsion; constraint
baskı
squeeze
baskı
constraint, restraint, pressure
baskı
mail
baskı
transfer
baskı
coerce

He was coerced into helping the thieves. - Hırsızlara yardım etmesi için baskı yapıldı.

baskı
{i} imprint
baskı
{i} urgency
baskı
{i} discipline
baskı
arm twisting
Türkçe - Türkçe

baskılanma teriminin Türkçe Türkçe sözlükte anlamı

BASKI
(Osmanlı Dönemi) t. Basıp sıkacak, tazyik edecek şey. Sıkı tazyik
BASKI
(Osmanlı Dönemi) Bir eserin yeni basılışlarının her seferi
BASKI
(Osmanlı Dönemi) Kalıp, damga
BASKI
(Osmanlı Dönemi) Bir basmanın bir def'ada basılan miktarının tamamı. Meselâ: Bu lügatın baskısı 25.000 dir
BASKI
(Osmanlı Dönemi) Basan, ağırlık veren şey
Baskı
yumruk
Baskı
zor
Baskı
pres
baskı
Hak ve özgürlükleri kısıtlayarak zor altında bulundurma durumu, tazyik
baskı
Bası sayısı
baskı
Bir eserin basılış biçimi veya durumu: "Baskı yanlışlıkları yüzünden kapatılan gazeteler vardı."- A. Ş. Hisar
baskı
Bir eserin basılış biçimi veya durumu
baskı
Hak ve özgürlükleri kısıtlayarak zor altında bulundurma durumu, tazyik: "Politik baskıların yanı sıra daha başka yasaklara da bağlıydık."- N. Cumalı
baskı
Karşı takım oyuncusunun hareketini ve sonuç almasını engellemek amacıyla uygulanan yakın savunma durumu
baskı
Belirli ruhsal etkinlik ve süreçleri, kişinin isteği dışında bilinçaltına itmesi veya bu itilenlerin bilince çıkmasını önleme durumu
baskı
Otu arabayla taşırken kullanılan ağa
baskı
Giysinin içine kıvrılıp dikilen kenarı
baskı
Bir maddeyi sıkıp ezen alet, pres
baskı
Bir eserin basılarak tekrarlanan her bir kezi
baskılanma