I play bass guitar in a guitar ensemble.
- Bir gitar topluluğunda bass gitar çalarım.
Are you still playing the bassoon?
- Hâlâ bason çalıyor musun?
Are you still playing the bassoon?
- Hâlâ bason çalıyor musun?
I quit playing the bass guitar.
- Ben bas gitar çalmayı bırakıyorum.
I play bass guitar in a guitar ensemble.
- Bir gitar topluluğunda bass gitar çalarım.
He has to have his blood pressure taken every day.
- O, her gün kan basıncı ölçtürmek zorundadır.
The press is interested in his private life.
- Basın onun özel hayatıyla ilgileniyor.
Newly printed books smell good.
- Yeni basılmış kitaplar güzel kokuyor.
This book is out of print.
- Bu kitabın baskısı tükendi.
The first edition was published ten years ago.
- İlk baskı on yıl önce yayınlandı.
We finally published the book.
- Sonunda kitabı bastık.
She pressed her lips firmly together.
- Dudaklarını sıkıca birbirine bastırdı.
He pressed the brake pedal.
- O, fren pedaline bastı.
The union is pressing for a ten-percent pay hike.
- Sendika yüzde on oranında ücret zammı için baskı yapıyor.
Right now, we have a problem that's a little more pressing.
- Şu anda, biraz daha fazla baskı yapan bir problemimiz var.
This textbook, having been printed in haste, has a lot of printing mistakes.
- Bu ders kitabının, aceleyle basıldığı için, bir sürü hatası var.
Mistakes in the printing should be pointed out at once.
- Baskıdaki hatalara derhal dikkat çekilmelidir.
He walked on tiptoe so that nobody would hear him.
- O, kimse onu duymasın diye parmak uçlarına basarak yürüdü.